Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türk heyetiyle Washington'dayız. Programın önemi, 25 küresel şirketin CEO'su, 300'ü aşkın işadamının katılacağı gala yemeği ve ikili temaslar...
Terörün karartmaya gayret ettiği ufkumuzu biraz genişletince, büyük fotoğrafın sadece kara bulutlardan oluşmadığını anlıyorsunuz. Türkiye'ye yükselen ilgi, artan jeopolitik önemimizi bizden daha net görenlerin olduğu gerçeğini anlatıyor bize.
Bundan önceki Washington ziyaretimde gündemde, İran odaklı sıkıntılar ve Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması vardı. Bizden talep ettikleri, İran'a uygulanan ambargo gerekçesiyle bizdeki bazı şirketlerin faaliyetlerinden şikâyet idi...
Türkiye, Birleşmiş Milletler ambargolarına harfiyen uymuş fakat ABD'nin "Tahran pazarı bana kalsın" gayretiyle getirdiği özel ambargolarına direniyordu. Nitekim Halkbank'ın İran'ın ticaretinde aracılık yapması, ABD'deki pek çok lobiyi rahatsız ediyor ve bizi "teröre destek veren ülkeler listesine girersiniz" sözleriyle tehdit ediyorlardı.
Trans Pasifik anlaşmasından en fazla etkilenecek ülkeler arasındaki Türkiye'nin bu anlaşmaya taraf olma talebine karşı ise "kongre, kamuoyu" bahanesi vardı.
Bu defa durum eskisinden çok farklı bir noktada... Öncelikle bölge güvenliğine dair yığınca hayati konu bir yana, ticari ilişkilerde rüzgâr, bizden yana esmeye başladı.
Türkiye- ABD İş Konseyi'nin en üst düzeyde ve böylesi yoğun katılımla düzenleniyor olması, bu rüzgârın belirgin işareti gibi... Uçakta bulunan Türkiye Yatırım Ajansı Başkanı Arda Ermut, Özelleştirme İdaresi Başkanı Mehmet Bostan, THY Yönetim ve İcra Kurulu Başkanı İlker Aycı yanı sıra çok sayıda katılımcı, Washington'daki yoğun programda ülkemizi birinci elden tanıtmak için geldiler.
İlk izlenimim şu: Geçen 5 yıldan bu yana Türkiye'deki iradeyi test eden yüzlerce olay, pek çok seçim ve operasyon ile ABD şunu anladı: Türkiye'de çok sağlam irade var.
Bükemediğin bilekle güreş yapmayı kesip el sıkışmak, sağlam iradeyle sağlam işbirliğine gitmek daha akılcı bir yol şimdi...