Güney Afrika'da Arçelik'in satın aldığı beyaz eşya devi Defy'nin Ezakheni bölgesindeki soğutucu cihazlar fabrikasındayız. Müdür Görkem Suner bize çalışanların kurduğu Zulu Dans Ekibi gösterisinin ardından tesisi gezdiriyor.
Bu fabrikada yerel Zulu kabilesi çalışıyor. Üretim bandı boyunca dolaşırken çalışanların içten selamlaşmaları ve iletişim gayreti dikkatimi çekiyor. Görkem Suner'e çalışanların bu sıcaklığını soruyoruz: "Bizi beyaz adam olarak görmüyorlar."
Beyaz adam? Aslında yüzyıllardır sömürge Güney Afrika'nın ırk ayrımcı politikaları sebebiyle "beyaz adam" baskı ve eziyet ile eşleşmiş durumda. Fakat biz Türklerin yaklaşımındaki fark, bu algıyı değiştirmeye başlamış. En azından biz beyazlara dair algıyı...
Zulular, "siz beyaz olamazsınız, rengi açık siyah gibisiniz" diyormuş: "Çünkü bizi düşünüyorsunuz." Benzer tepkiye, İmam Altınbaş, Seyfettin Koçak ve Kasım Öz'ün ortak olduğu Omo Valley Farm Cooperation Türk tarım şirketinde tanık olmuştum. "Beyaz adam bu defa vermeye geldi" diyorlardı.
Aynı gün içinde uçtuğumuz Durban Jacobs'taki Defy'nin pişirici cihazlar fabrikasında, çalışanlardan benzer tepkiyi aldık. Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç ve Arçelik Genel Müdürü Levent Çakıroğlu, bant çalışanlarınca sürekli tezahürat aldı, durdu.
Küresel Türklerin yalnızca Afrika'da değil, farklı coğrafyalarda böylesi kabul görmesini ben Türkiye'nin yumuşak gücüne bağlıyorum. Dış yardımlarımız konusunda ilginç bir tespiti vardı Kızılay Başkanı Ahmet Lütfi Akar'ın: "Biz sadece yardım malzemesi taşımıyor, duygu da götürüyoruz insanlara..." diye.
Arçelik sadece finansallarıyla değil, Türk insanının vicdani gücüyle yabancı diyarlarda büyüyor, gelişiyor. Bu da bizi küresel sermaye evreninde farklı ve seçkin bir aktör haline getiriyor.