Her toplum dinamizmini dayandıracağı bir enerji kaynağına ihtiyaç duyar. Tarım toplumunda bu, pazularımız ve yetmediği yerde koşum hayvanlarıydı.
Sanayi çağında makineler geldi ve enerji kaynağı "belirleyici" oldu.
Eğer enerjide arz güvenliğini çözemediysen, büyüyemiyorsun.
Türkiye su ve kömür dışında fazla kaynağa sahip değil. Ama güneş ve rüzgar dâhil alternatif kaynaklar, potansiyel olarak duruyor.
Petrol ve doğal gaza ödediklerimiz; cari açığın temel yapı taşları...
Dün Atlantik Konseyi ve Ekonomi Zirvesi'nde konuşan Başbakan Ahmet Davutoğlu; "İpek Yolu gibi bir enerji yolu peşindeyiz, barış ve güven için bir enerji habı (kavşağı) olmak istiyoruz" dedi.
Doğrudur... Enerji yoksa üretim yanı sıra huzur da yok.
Hatta öyle ki bir ülkenin enerji politikasından söz ediyorsak, aslında dış politikasından bahsediyoruz demektir.
Peki, enerji bu kadar önemliyse, buna dair ne yapıyoruz dersiniz?
Enerji diplomasisi, finansmanı, verimliliği, tasarrufu tamam da bilimi bu işin içine neden dahi edemiyoruz.
Misal bizde her konuda fakülte açma yarışında yüzlerce üniversiteden hiç değilse birini bu işe tahsis etsek, uzmanlaştırsak?
Sonuçta kaya gazı, nükleer, biyo, fosil, kömür vs. dâhil bütün kaynaklar, bilimle buluşunca işe yarıyor.
Türkiye'nin güneş enerjisi alanında mukayeseli üstünlüğe sahip olduğunu bizim profesörlerden değil, Al Gore'dan duyabilmek, çok acı değil mi? Kaya gazı moda oluyor, ortalık ahkâm kesen hocadan geçilmiyor ama tek bir araştırma yok.
Önerim; enerji alanında uzmanlaşacak, Türkiye'nin enerji bilgi merkezi, ar-ge laboratuvarı ve enerjici bilim insanları öbeği haline gelecek bir üniversite kurulmasıdır. Enerji yolu; bilimsiz olmaz zira...