Ekonomideki ikinci zıplamanın reel üretime dair ilk paketi açıldı ve gördük ki katma değerli ürün her şeyin üzerinde tutuluyor. Bu, nicelikten niteliğe geçişte son derece hayati adımdı, atıldı. Şimdi bu adımı hayatla ilişkilendirecek teşvik sistemi üzerinde çalışılıyor.
Dün yeni teşvik sisteminin temel yaklaşımını yazmış, nokta atışla ürün ve firmanın teşvik edilmesi gerektiğini söylemiştim. Peki, neden gerekli? Yeni teşvik sistemi, şayet hedef Türkiye markası ve katma değer şampiyonu ürün ise, saçma fişekle olmaz.
Bizde genelde teşvik kuş tüfeğiyle hedefe ateş etmeye benzer. İçinde çok sayıda ama küçük saçma ile belki hedefi vurabilirsin fakat etkin olamazsın. Yeterli etkinlik, domdom kurşunu ile olur ve mantığı basittir: Tek mermi ile tek noktaya atış...
Bugün ülkede katma değer yolunda ilerleyen binlerce ürün var. Marka olma iddiasındaki firmaların sayısı da artıyor. Turquality hareketi ile markaları teşvik edelim dedik; 30 marka ile başlayıp 100'ü aştık fakat etkin olamadık. Çünkü küresel çapta marka olmanın yalnızca tanıtım maliyeti 300 milyon doları aşıyor ve eldeki kaynak yüzlerce marka adayına yetmiyor.
O halde yeni teşvik sisteminin, karar vericilere yakınlık noktasından değil, ürünün marka ve katma değere yakınlığı mertebesinden yola çıkarak firma ve ürün seçmesi gerekiyor. Bu kolay bir şey değildir. Adayların lobiciliğinden bağımsız, aklı ve vicdanı harmanlamış uzmanlık gerektirir. Eğer böylesi bir teşvik jürisi seçilebilirse, A markası ve B ürünü üzerinden C firmasını desteklemek mümkün olacak. Tabii ki bunu yaparken bu teşvike layık ikinci iyileri D markasını, E ürün ve F firmasını teşvik etmemek şart olacak. Zira insan, zaman ve kaynaklar sınırlı...
Devletin alım garantisi teşviki dahil, akıl vicdan odağıyla çalışacak bir teşvik jürisi kurulmasını öneriyorum.