De Gaulle; Fransa'nın kültür çeşitliliğini; "246 çeşit peyniri olan bir ülkeyi yönetmek kolay mı sanıyorsunuz" cümlesiyle aktarırdı. De Gaulle'ün ülkesindeki peynir çeşidinden daha fazlası; bizde var. Ama Fransa peynirinden dahi kazanırken bizim "envanterimiz" bile yok.
Yıllardır davet edildiğim her üniversite rektörüne, rastladığım her dekan veya ziraat hocasına aynı öneriyi getirdim; "peynir envanterimiz için birkaç doktora, yüksek lisans tezi verseniz" diye... Böylesi "küçük" konulara sıra gelemedi sanıyorum.
Gördüğüm bir iki peynir çalışması var fakat ülkemin bu zenginliğini ölçecek kapsamlı çalışma bilmiyorum.
Şayet var ise bunu kamuoyu ile paylaşmak isterim. Ülke zenginliği diyorum zira katma değeri son derece yükselebilen bir ürün; peynir... Hammurabi bundan 3.800 yıl önce; "her kim ki hanesinde zeytin, ekmek ve peynir var ise o uygar biridir" diyordu. Ben de Mısır Çarşısı'ndan kilosunu 15 liraya alabildiğim peyniri Zorlu Center'da kilosu 450 liraya görebiliyorsam, peynir üzerinden yeni zenginlik alanları oluşturabileceğimizi düşünüyorum.
Bu arada bizim yapamadığımızı, Suzanne Swan adlı İngiliz-Kanadalı yazar yapmış ve 30 kentimizi arabasıyla dolaşıp bir kitap yayınlamış; "Türkiye'nin Peynir Hazineleri." Suzanne'a teşekkür ediyorum ki İngilizce'den Türkçe'ye de çevrilmiş bu "hazine" kitabıyla peynirimizin tanıtımına destek vermiş...
İleri teknolojiye dayalı ihracatı öteden beri savunuyorum. Katma değerli ürünler ile ihracatın efendisi olalım, ucuz üretimle hamallıktan kurtulalım diye... Bana göre peynir hazinelerimiz, ileri teknolojinin ta kendisidir. Bunu yönetebilmek için peynirimizi bilmek, envanter ile ölçebilmek şarttır.