Önden yüklemeli faiz artışı 5.5 puan olduğunda, Merkez'i artışa zorlayanlar dahi şaşırmış "bu kadarını biz de beklemiyorduk" demişti. Gece yarısı baskını gibi 5.5 puanlık tırmanışa bir başka yorum ise "Merkez'in elindeki araçları kullanmakta geciktiği için bu kadar radikal artış yapmak zorunda kaldığı yönündeydi.
Aradan geçen sürede faiz artışına ödediğimiz maliyet bir yana, büyümenin ve yatırımın önüne çekilen yüksek faiz seti, Hükümet'i Merkez ile ipleri koparma noktasına taşıdı. "Çıkardığın gibi indir" önerisi, 17 Aralık operasyonu sürecinde Merkez'in zamanlamasına eleştiri idi.
Zamanlama, daima "belirleyici" olmuştur. Hele ki, kritik süreçlerde sonucu zamanlama tayin eder. Havuza dalmadan önce derin nefes almak "iyi" fikirdir. Ancak havuza daldıktan sonra derin nefes almak, "kötü" fikir halini alır. Havuz aynı havuz… Derin nefes almak da öyle… Ama aradaki ölümcül farkı "önce-sonra" zamanlama boyutu tayin eder.
Dün Bakanlar Kurulu'nda Başçı'nın sunumunda kullandığı dil; faiz iniş sürecinde de tıpkı tırmanıştaki gibi "zamanlama" konusunda kaygılarımı tetikledi. İhracat büyümeye katkı veriyor, büyüme %4 diyor, enflasyon tepeden inişe geçiyor, kredi artış hızı %15 ve tüketimden yatırıma kayıyor. Yetmedi; Türkiye'nin risk primi Euro bölgesinin gerisinde…
Yatırım iklimini yeşertecek ve hızlı büyüme dönemine geçecek Türkiye için helvanın bütün unsurları hazır ise akla şu türkü geliyor: "Ne duruyorsun, helva yapsana…"
Çıkarırken geç kaldın, indirirken de geç kalacaksan, eldeki un şekerin dönüşeceği, yüksek büyümenin helvası olabilir. Bizim "helva yap" derken kastetmediğimiz türden… 77 milyona helva yapmak yerine, 77 bin finansal cemaatin yiyeceği Türkiye'nin büyüme helvası…