İhracatın hamalı yerine efendisi olmak için inovasyonu toplumun her kesimine yaymak amacıyla yola çıkan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) bu coşkuyu Anadolu'ya taşıdı. İstanbul'da yılın en büyük organizasyonları arasına giren İnovasyon Haftası'nın İzmir ayağı, yenileşimin toplumda karşılık bulduğunu gösteriyor.
Bundan 20 yıl önce benzer coşkuyu biz bilişimde yakalamış, İstanbul'u sadece Türkiye'nin değil, bölgenin bilgi ve iletişim teknolojileri fuar ve zirve merkezi yapmıştık. Ancak bunu İzmir'e taşımak isteyince, panelleri genelde konuşmacı yakınlarıyla sınırlı, boş salonlarda yapmıştık.
Fakat İzmir dün inovasyonu çok yüksek enerji düzeyiyle karşıladı. Gençlerin ilgisi, yönetici kuşağını da motive etti, proje pazarlarında yığınca yenileşim, adeta birbiriyle yarıştı.
Bilişimdeki coşku Türkiye'yi uçurmadı ama 30 milyar dolarlık sektör oluşturdu. Ancak biz inovasyon haftasından daha fazlasını bekliyoruz. Kaynak ve yasa sorununu çözen Türkiye'deki inovasyon kadroları, gençlerin "farklı ve özgün" fikirlerini hayata geçirmek için "idrak" sorununu ele almak zorundadır.
Eski köye yeni adet getireni töre yapan kültürde, farklı olandan korku, bize benzemeyenden nefret ortamında yenilik zor gelişiyor. Doğrudur. Başka bir boyuta dikkat çekmek istiyorum. O da "durduk yerde icat çıkarma" sözündeki irfandır.
İnsan işleri yolunda iken icat çıkarmaz. Bir şeyler aksayınca, hayat yükselen talepleri karşılamayınca icat çıkarılır. Doğası cömert ulusların inovasyonda ayak diremesi belki de bu "konfor alanları" olabilir.
İnovasyon ancak ve ancak, ona duyulan ihtiyaç ve bizi icat çıkarmaya zorlayan şartlar ikliminde yeşerir. Yarın devam edeceğim.