Babayiğidi henüz çıkaramadık, eli kulağında… Ama otomobile dair 4 bine yakın parçanın çoğunu üretecek yan sanayimiz oluştu bile…
Uçağımızı daha önce yapmıştık, üretimi sürdüremedik. Nuri Demirağ'ı yok etsek dahi, 1 milyondan fazla uçak parçasından %30'unu üretecek düzeye geldik. İlk jet motoru; Kale'den geliyor bile...
Gemi, tüfek, top, obüs, uydu, roket… Bu liste uzar gider… Parçalardan başlayıp bütüne doğru yol alırken nitelik kazanan sanayimiz, kritik eşiğe yaklaşıyor.
Bir otomobildeki parçaların tamamını tek fabrikada (30'lar), tek ülkede (80'ler) üretildiği dönemler geride kaldı.
Airbus'un 13 ayrı ülkeden gelen ünitelerden oluştuğunu biliyoruz. Merkez bir yerde, çevre her yerde… Bu; değer zincirinde kazancı en fazla kılan yaklaşımın adı. Fakat yeni ekonomi, merkezi her yerde ama çevreyi bir yerde tutan iş yapma kültürünü getiriyor.
Daha açık ifadeyle; parçaların toplamı, bir bütün etmiyor.
Her ne kadar sıfır kilometre otomobili 3 bin 400 parçasına ayırıp sattığınızda otonun bayi fiyatının 3 katına ulaşsanız dahi, araba böyle yürümüyor. Hayat da böyle yürümüyor.
Yeni ekonomide hayat, parçaları her nerede, her kim ile üretiyor olursan ol, bütünleştirdiğinde çok daha fazla gelir elde edebiliyorsun. Marka, parçaların toplamından fazla oluşun en belirgin örneğidir.
Tam da bu yüzden parça üretimindeki beceri ve kapasite ile övünmeyi terk edip, parçaların toplamından fazlası eden "bütün" peşinde koşmak gerekiyor.
Biz bu parçalarından daha fazlası eden bütüne, marka diyoruz, tasarım diyoruz, patent diyoruz, lisans diyoruz, katma değerli üretim diyoruz.
Biz buna kilosu 1,5 $ olan ortalama ihraç malını 4 $'a çıkarmak diyoruz.
Biz buna cari açığı kapatmak, orta gelir tuzağından kurtulmak diyoruz.
Biz buna; vasatlıkla yüzleşmek ve onu aşmak diyoruz.