Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Emeğin değeri

Emek ucuzlarsa, emek cenneti olur muyuz? Veya Avrupa Birliği'ne girersek, işsizlerimiz Avrupa emek pazarını mı istila eder? Başı belada Avrupa'nın Birliği'ne tam üyelik halinde bile bize tam serbest dolaşım hakkı konusunda güçlük çıkaracağı aşikâr. Korkularını hep bundan 40 yıl önceki "Batı'ya büyük emek göçü" tetikliyor.
Oysa ne Türkiye 40 yıl önceki ülkedir ne de yeni ekonomik düzenin emek tanımı aynıdır. Bizdeki sendikacılar, emeğin örgütlenme sıkıntılarına odaklandığından yakın geleceğe dair senaryo geliştiremiyorlar.
Endüstri ilişkileri üzerine çalışan akademisyenlerimiz de küresel krizin çoktan rafa kaldırdığı ILO veya Avrupa Şartları Emek Düzenlemeleri'ne gereğinden fazla bel bağlıyorlar.
Sorun aslında AB üyeliği filan da değildir. Sorun, yeni ekonomik düzenin ihtiyaç duyduğu emeğin, "eskisinden farkında" yatıyor. 1 Mayıs'ın giderek "işçinin, emekçinin bayramı" olmaktan uzaklaşmasına dikkat edin.
Küresel kriz sayesinde rekabetin çok daha vahşi bir platforma taşındığı dünyada bu rekabeti eğer "kalite, hız ve farklılaşma" bacakları oluşturuyorsa, dayanacağımız zemin de zorunlu olarak "emeğin verimliliği" halini alacaktır.
Peki, verimliliği hâlâ "maliyetleri düşür, kârlılığı yükselt" çerçevesinden anlayan işverenin, verimli olacağım diye birincil refleksi nedir?
Ne yazık ki daha az çalışan ve mümkünse daha ucuz emek. Oysa biliyoruz ki giderek karmaşık hale gelen süreçte ucuz emek kadar tehlikeli bir şey yoktur.
Sendikalara olan ihtiyaç; eskisinden daha az değildir ve bence daha da hayati hale gelecektir.
İşverenler için de çözüm, emeği ucuzlatmakta değil, emeği nitelikli hale getirmekte yatıyor. Ucuz etin yahnisi, gelecekte daha da yavan olacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA