Niyeti henüz çözemedim.
Ama en iyi niyetin dahi "prim telaşı" olacağını düşünüyorum. Kötü niyet ise, Merkez'den kaptığı şok faiz silahıyla KOBİ'lerin tepesine binen fırsatçıların varlığıdır.
Kararının mürekkebi kurumadan kredilerinin peşine düşenler, ekonomide büyük yıkımlara yol açabiliyor. 2001 sürecini hatırlıyorum. Tipik örnek nakledeceğim. A bankası ile çalışan B şirketi, 10 milyonluk kredisinin taksitini aksatmayan, düzenli ihracat kanalına sahipti.
Her ay 2 milyon $'lık ihracatını zaten kredi kullandığı A bankası üzerinden yapıyordu.
Bir sabah dövizin fiyatı katlanıverdi ve A bankasının elemanları, B şirketinin kapısına baskın yaptı; "kalan 6 milyonluk krediyi derhal öde... Hatta son parti ihracattan gelen 2 milyonuna da el koyduk." B şirketi, bir sonraki taksiti ödeyebilmek için depoda ihraç edilmeyi bekleyen 2 milyon $'lık partiden bahisle, "hiç değilse 80 bin $'ını serbest bırakın ki malı nakledeyim" dediler. Netice, finansın tiranları, bindikleri dalı keserek, bunu yapmadılar.
Ertesi hafta, tıkır tıkır çalışan fabrikanın anahtarı, A bankası müdürünün masasına fırlatılıyor ve 450 işçi, evine gönderiliyordu.
Bu öykünün üzerinden çok zaman geçmiş diyebilirsiniz.
Ancak benzeri telaşı biz 2009'da da yaşadık.
Şimdi bankalar, iyi niyetlisi(!) ile krediyi kullandıran şube müdürünün prim telaşıyla...
Daha da korkutucu olan, reel kesimi durdurma niyetiyle firmalara baskın yapabiliyor. Bu baskına hakları var mı? Verdiği krediyi geri almanın telaşıyla insanları işsiz, KOBİ'leri aşsız ve ekonomiyi üretimsiz bırakmayı göze alabilecekler mi?
17 Aralık operasyonu sürecinde yaşananlar, buna teşebbüs edenler olacağını gösteriyor.
Böylesi çakallıklara karşı çok ağır ceza verebilen BDDK ihbar bekliyor.
Ben de bu "dumanlı havada" çakallık yapanları adları ve portreleriyle teşhir için bekliyor olacağım.