Gündemi belirlenen değil, gündem belirleyen ülke olmak...
Başbakan, İnovasyon Haftası'nın kapanışında, salonu dolduran binlerce gence, böyle sesleniyordu: "Gündem belirleyen ülke olmaya mecburuz."
Aklıma, çeyrek asır öncesinde Turgut Özal'ın, o dönemin vizyonu olan Bilişim Zirvesi'nde yaptığı konuşma geldi: "1 milyon bilgisayar olsa Türkiye'yi uçururduk.
Zira kurala uyan değil, kural koyan ülke olmaya mecburuz." Zaman bize gösterdi ki Türkiye uçamadı ama sektör uçtu ve bugün ekosistemiyle birlikte 75 milyar $'lık bilişim sektörü oluştu.
İstanbul Kongre Merkezi'ndeki coşkulu kalabalığın bende bıraktığı duygu, salonu dolduran gençlerin, çeyrek asra dahi gerek kalmadan, 2023'te, cari açığı kapayan, 500 milyar $'lık ihracatın efendisi olacaklarıydı...
Peki, nasıl? Tabii ki yenileşim (inovasyon) sayesinde... Bu işin kaynak ayağını çözdük, Ar-Ge harcamalarımız milli gelirin neredeyse %1'ne yaklaştı, 6 milyar $'ı geçti. 10 yıl sonra bu harcama, %3'e ulaşacak ve 60 milyar $'a varacak.
Kapanış oturumunda ben, AR'aştırdığımız kadar neden GE'liştiremediğimiz konusunu anlattım. İnovasyon kodlarımızı sıralayıp, yenileşimin, kültürel değişim olduğunu örnekledim. Nitekim Başbakan "herkesin aynı düşündüğü bir toplum yeni fikirler üretemez" diyerek buna işaret ediyordu.
"Farklılık bir dezavantaj değil, tam tersine avantajdır. Renklilik bir zenginliktir. Standart kimliklere sahip bir toplum öne geçemez. Sadece grinin tonlarından ibaret bir ülke söyleyecek söz bulamaz."
İnovasyonun yasa ve kaynak sorununu çözmeyi başaran Türkiye bugün, Başbakan'ın da işaret ettiği grinin tonlarından kurtulma sürecine girmiştir. Mehmet Büyükekşi'nin TİM'i, bize bu umudu ve coşkuyu verdi.
Cari açığa kalıcı çözüm, akıl açığını kapamak ve katma değeri yüksek ihracattan gelecek ise, bu yola girdiğimize, 3 gün boyunca İnovasyon Haftası'nda üretilen enerji sayesinde ziyadesiyle emin olduk.