Orta Vadeli Program (OVP) hazırlandığı şartlar da göz önüne alındığında, içerdiği "tedbir" boyutu açısından makul karşılanabilir. Neticede küresel kriz bitmemiştir ve bu krizden pozitif ayrışmayı başarmış Türkiye'nin bu avantajını koruma gayreti vardır.
Ancak yalnızca büyüme verisi üzerinden IMF'den dahi düşük büyüme tahmini getirmesi, 2023 hedeflerine doğru yol alan ülke için "fazla temkinli" görünüyor. Sonuçta halen 800 milyar $ civarındaki milli gelirin 10 yıl sonra 2 trilyon $'a çıkması için her yıl ortalama %9.6 büyümek zorundayız.
Dün Babacan, dünyada gerileyen büyüme tahminlerini sıralayıp yükselme eğilimindeki faizlerden örnekler eşliğinde sözü "tasarruf oranlarına" getirdi. Tarihimizin en düşük tasarruf oranlarına sahibiz ve dünya geneline bakınca durumumuz "endişe verici" boyutlar içeriyor.
OVP ile birlikte krediler ve kartlara dair tedbirleri dinledik.
Görünen "doludizgin harcamaya" sınırlamaların geldiğidir. Bu tedbirlerin rekor derecede kötü tasarrufları artırma yönündeki etkisini yaşayıp göreceğiz.
Ancak OVP'de benim ilgimi çeken en önemli açıklama, cari açığı azaltmak için öngörülen yapısal tedbirlerin artırılacağıdır. Yatırımların üretken alanlara akıtılmasından verimliği tırmandırma ve katma değerli üretime dair niyetin, diğer bütün rakamlardan daha hayati olduğunu düşünüyorum.
Mali disiplini sağlama başarısıyla elde edilen kredibilite "abartılmış temkinden" ziyade yapısal reformlar için kullanılması halinde, 2023 hedefleri, ekonomi yönetiminin "ufuk alanına" girebilir.
Belki de rakamlara takılıp kalmak yerine, ihracatın niteliğine, turizmin kârlılığına, üretimin katma değerine odaklanmak daha anlamlıdır. Bunu sağlamak ise yapısal reform seferberliğinden geçecektir.