Kentsel dönüşümün ekonomide yeni iş fırsatlarını beraberinde getireceğini biliyoruz. Zaten amaçlanan da bu... İnşaatın, irili ufaklı 922 alt sektörü tetiklediği gerçeği, 2013'te yalnızca ihracat destekli değil, aynı zamanda konut üzerinden de büyüme beklentisini tanımlıyor.
Peki, kentsel dönüşümün her fırsatı meşru mudur? Burada meşruiyet, kanunlar yanı sıra aklı da kapsıyor. Mesela banka ve noterlere, Bakanlığın yapmaya hazırlandığı uyarıyı ele alalım: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, vatandaşlardan, kentsel dönüşüm kapsamındaki noter, banka ve tapu işlemlerinden ücret istendiği yönünde şikâyetler gelmesi üzerine harekete geçti. Yasaya göre, yaklaşık 8 bin lirayı bulan bu işlemlerden para alınmaması gerekirken, Bakanlık gönderdiği yazıyla ilgili kurumları uyardı.
Dinleyecekler mi? Sanmıyorum. Ancak tüketicinin bilinçlenmesiyle, noter ve bankaların "fırsatçılığı" önlenebilecek. Bu da ancak banka ve notere dair ezberlerimizi gözden geçirmekle mümkün olacak. Bankayı başka güne bırakıp şu noterler hakkında "ezber bozucu" neler paylaştığımıza bakalım: Noterler bir gün yok olursa, Maya kıyameti kopar mı? Bu soruyu ihtiyaç üzerinden soralım: Noterler gerekiyor mu? Bir yere kadar evet. Peki, nereye kadar? Öncelikle tanımına bakalım:
Türk hukukunda noterlik bir kamu hizmeti olarak kabul ediliyor. Yasası bile var. İlk maddesi de varlık sebebini tanımlıyor: "Noterler hukuki güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirir ve kanunlarla verilen başka görevleri yaparlar."
Varlık sebebine dair bir başka maddeyi de hatırlatıp devam edelim; "Yapılması kanunla başka bir makam, merci ve şahsa verilmemiş olan her nevi hukuki işlemleri bu kanun hükümlerine göre yapmak." İşte noterlerin görevlerine dair genel çerçeve bu...
Bundan 10 yıl öncesine dek, tanımları gereği ürettikleri "değer" üzerinden vazgeçilmez olan noterler bugün, yalnızca "hukukun güvenlik ve anlaşmazlığa dair koltuk değneği" haliyle çok büyük külfet oluşturuyorlar.
İşin ilginç yanı, bilgi ve iletişim teknolojileri, e-devlet, e-imza, yetkilendirme, kimlik doğrulama gibi alanlarda inanılmaz ilerleme sunmasına rağmen, noterleri sırtımızda taşıyoruz. Yalnızca vatandaşlık numarasının hayat bulmasıyla "noter tasdiki" şartı bulunan yığınca alan "gereksizleştirildi" fakat yasa bizi hâlâ mecbur kılıyor.
Anlatmak istediğim şudur: Karşılığında hizmet alınmamış her "harç", kesinlikle bir tür "haraçtır" ve meşruiyeti sorgulanmalıdır. Üstelik bu durum, noterlerin kabahati de değildir. Onları var eden dinamikler ya ortadan kalkmış veya zayıflamıştır.
Sundukları "hukuki güvenlik" hizmetini teknoloji bedavaya yakın üstlenmiş olduğu halde hâlâ böylesi yüksek har(a)çlara mahkûm ediliyor olmamız, kabul edilemez.
Soruyu tersinden soracağım: Şayet ülkedeki bütün noterleri yarın sabah günün ilk ışıklarıyla birlikte kapatmış olsak, hukukun güvenliği kaosa mı dönüşür? Tanımı gereği ürettikleri "anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirme" hizmetini bilişim teknolojileri yerine getiremez mi? Yoksa notersiz bir Türkiye, krize mi sürüklenir?
Sanmıyorum. Aksine iş dünyasının sırtındaki harç külfeti kalkar, vatandaşın noterlere ödediği anlamsız paralar cebimizde kalır. Noterliklerde kuyruğa girmekten kurtulur ve çöpe attığımız zamanı, daha üretken alanlarda kullanmış oluruz.
Değer yaratmayan bütün iş süreçleri, iletişim süreçleri, ilişki süreçleri ve bilgi süreçlerini sorgulamak zorundayız. Noterlik kurumu bunlardan yalnızca biri üstelik... Noter ve banka ezberlerimize devam edeceğim.