Mısır'ın yeni dönemi, yalnızca siyasal açıdan değil aynı zamanda "ekonomideki güç değişimi" sürecinde de ilginç gelişmelere gebe... Vesayet rejimi yerine halk iktidarına yönelen Mısır'ın önündeki 5 yılında "sürekli devrimler ve karşı devrimler" girişimlerini izleyeceğiz.
Arap Baharı'nın sembolü Tahrir, Mübarek'i devirdikten sonra yerini güvercinlere bırakmadı. O meydanda, halkı Mübarek'ten kurtaran ordudan da kurtulma girişimleri tasarlandı. Bugün Müslüman Kardeşler'in kesin zaferiyle sonuçlansa da Tahrir'deki çadırlar hâlâ meydanda...
Zira gücün parlamento üzerinden halka geçmiş olması, ekonomik gücün de el değiştirdiği anlamı taşımıyor. 1980'de ithal ikamesinden dışa açık piyasa ekonomisine geçiş sürecinde, uzun yıllar ekonomideki kamu ağırlığını konuştuk. 1990'lı yıllarda gücün kamudan halka aktarım sürecinde, rüşvet, yolsuzluk, özelleştirme skandalları yaşadık.
27 Şubat süreci; yine gücün el değiştirme sürecinde, laik-muhafazakâr ayırtı kadar, büyük-küçük sermaye kavgasını da gördük. O dönemde askerlerin ekonomideki yansıması OYAK, 500 büyük şirket arasında ülke üçüncüsü olmuştu.
Mısır'da ekonomiyi elinde tutan güçlerin, askerlerle olan organik bağları, güçlü lider Mursi'ye rağmen hâlâ en büyük belirleyicidir. Görünen, güç el değiştirirken sancıların, siyaseti belirleyeceğidir. Bizim "ekonomideki kamu ağırlığı" üzerinden izlediğimiz olguyu Mısır'da "ekonomideki asker ağırlığı" şeklinde okuyunca, Tahrir Meydanı'ndaki çadırların, kaldırılması şöyle dursun, prefabrik devrim konutlarına dönüşmeleri muhtemeldir.
Mısır'daki bu güç değişim sürecinde Türkiye'nin bu ülkeye dair ekonomik hesaplarını, mutlaka orta ve uzun vadeli yapması gerekir. Zira gücün el değiştirme debisinden emin değiliz ve ordu güçlerinin vesayetten vazgeçmesi için daha çok Tahrir mitingleri yapılacaktır. Ancak bizim girişimciler için en kötü strateji, Mısır'ın bu geçiş sürecindeki karmaşaya bakıp, şimdiden ülkeye yatırım yapmamaktır.