Biliriz ki her madde; zehirdir. Zehir ile ilacı birbirinden ayıran; sadece dozudur. Su da buna dahil. Yokluğu gibi, dozu kaçırılmışı da ölüme götürür. Hele ki bu su, tarımda kullanılacaksa, eğer akıllı iseniz ürünü "olduracak", değilseniz; "öldürecek" sonuçlar doğurur.
Konya Ovası'nı suyla buluşturacak proje, yıl sonunda bitiyor. Mavi Tünel sayesinde, Göksu Havzası'ndan Akdeniz'e boşa akıp giden suyun bir bölümü, Konya Kapalı Havzası'na yönlendirilecek.
Kulağa hoş geliyor. Neticede 100 yıllık rüyadan söz ediyoruz. Proje bitince, Konya'nın 50 yıllık su ihtiyacının karşılanacağı gibi yöredeki çiftçi, sulu tarım nimetlerine kavuşacak.
Burada bir hatırlatma yapmak isterim. 50 yıl önce GAP Rüyası da böylesi "nicelik" fetişizmiyle başlamıştı. Üretim 5'e katlanacak dedik. Ancak aklımız niteliğe basmayınca, çürüttüğümüzü de 5'e katladık. Artı; Urfa Tünelleri ile Harran Ovası'nın 6 bin yıllık su hasretini giderdik.
Ne kadar su, o kadar iyi sandık ama gördük ki vahşi (akılsız) sulama ile toprağı boğduk. 55 santimlik yüzeydeki toprağı tuzladık, 75 yıllık tahribat yaptık. Kaybettikten sonra değerini anlama alışkanlığımız sayesinde bugün, damla sulama ve yağmurlamayı keşfedebildik.
Projenin sahibi DSİ, elbette elinden geleni yapıyordur. Burada ben elinden gelenin de ötesini yapabilmesi gerektiğini söylüyorum. Mavi Tünel'i başarmak, sulu tarım için gerek şarttır. Fakat yeter şart; bu suyun akıllı kullanımı için tedbir geliştirmektir. Bana göre Konya Ovası, Mavi Tünel sayesinde hem fırsat hem de tehdit altındadır. Aradaki farkı; suyun niceliği kadar niteliğini (akıllı kullanımını) düzenleyen DSİ oluşturacaktır. Dozu kaçınca zehir olur zira...