Türkiye'de tasarruflar, gerçekten iddia edildiği kadar düşük mü? Şimdilerde %12 düzeyindeki tasarrufların milli gelire oranını artırmak için çare önerileri çok. Sonuçta tüketime gitmeyen bu para birikecek ve yatırım yapılacak. Büyümesini dış finansmanla sağlayan ülke, iç tasarruflar sayesinde rahat edecek. Ben bu oranı birkaç sebepten ötürü iddia edildiği kadar düşük bulmuyorum.
Birincisi, ekonominin yarıya yakını hâlâ kayıt dışında iken tasarrufları nasıl bu kadar net ölçebiliyoruz?
İkincisi, düşük faiz sürecinde bankalardan çözülen mevduat bugün emlak halini aldı. Artık her daire bir banka hesabı ve tasarruf geleneğimize ters değil.
Üçüncüsü, yastıkaltı olgusu... Van depreminde giysi yardımlarının içinde dahi yanlışlıkla depremzedelere binlerce altının gönderildiğini biliyoruz.
Özal'dan bu yana iktidarların yastıkaltını ekonomiye katmak için "yürümeyen" bir planı olageldi.
Dördüncüsü, tasarrufun resmi adresi bankalara karşı oluşan güvensizlik, göz ardı ediliyor. Bankaların tasarrufa yeterince adreslenmeyişi yalnızca faizin değil aynı zamanda komisyonundan işlem haracına dek onlarca "kurnazlığın" fonksiyonudur.
Beşincisi, Altın Borsası filan, fiyakalı laf ama borsa kavramını halkın söğüşlendiği Veliefendi'ye indirgediğimizden, çare olamıyor.
Peki yastıkaltında ne kadar altın, gümüş, para var? Yüzlerce milyar dolar diye sallayabilirsiniz. Zira ölçebilseydik zaten yastıkaltında olmazlardı.
Neticede bizdeki tasarruf oranlarını resmi ama gayriciddi verilerle ölçenlerin göz ardı ettiği, halkımızın tüketim histerisinden ziyade, sisteme güven sorunu olduğu gerçeğidir.