Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik müstakil iş güvenliği yasasının yakında Meclis'e geleceğini söylüyor. Daha önce iş yasalarından kaynaklanmış böylesi hayati sorun, Esenyurt'ta 11 işçinin feci şekilde yanmasıyla gündeme gelebildi. Oysa iş kazalarında Avrupa birincisi, dünya üçüncüsüyüz ve yalnızca 2010'da 162 bin iş kazasında bin 454 insanımız öldü. Yılda 7.7 milyar liralık kaybımız da cabası...
Soru şudur; işyeri güvenliği ve denetimi, yalnızca devletin ve yasanın sorumluluğu mudur? 224 müfettiş sayısını 224 bine çıkarsak dahi, başka bir zihin yapısına geçmedikçe çalışanlarımız güvende mi olacak? Hayır... Bu bir zihniyet sorunudur ve Esenyurt faciası dahil her biri bana göre "iş cinayeti"dir.
Tıpkı cinayete intihar süsü verme gayreti gibi iş kazalarından yasaları ve denetimsizliği sorumlu tutmak, bir aymazlıktır, akılsızlık ve hatta ahlaksızlıktır. 50'den fazla çalışanı olan işyerlerine yönelik iş güvenliği denetimini yeni yasa, tek işçiye indirgeyecek ve her çalışan, ister fabrikada, ister merdiven altında çalışsın, işyeri güvenliği kapsamına alınacak.
Peki yasa "yangın tüpü" şartı koşuyor fakat ahlaksız patronu, içine 20 yıldır söndürücü kimyasal koymuyorsa, hangi yasa ne işe yarar ki? İşçi, kendisine sağlanan işyeri güvenliğini yeterli bulmayıp, çalışmayı reddetmedikçe ve yetkililere bildirmedikçe, en modern yasa bile, çaresizdir.
Her gün 172 iş kazasında 4 işçi ölüp 6'sı işgörmez hale geliyorsa, yasa kadar bizlerin de kendi "güvenlik hakkımızı" savunmamız, bunu sağlamayan patronları buna zorlamamız şart.
En güçlü yasa dahi onu savunmayan insan yoksa, iş cinayetlerini önleyemeyecektir.