Bu bir ekosistem... İyi bir ekonomi için, yalnızca birkaç sektörünüzün gelişmişliği yetmez, bankacılık sisteminden hukuk altyapınıza ve iş yapma kültürünüze dek her şeyin "uygun iklimde" olması gerekir.
Türkiye, son 10 yıldı bu "daha iyi ekosistem" iklimi için "asimetrik" büyüyor. Yeni yapı, ihtiyaçlarını belirginleştirdikçe, eski köhne yapılar ya zorlanıyor ya da Türkiye'yi cendereye alıyor.
Dünyanın önde gelen havayolu şirketlerinden biri olmanız yetmiyor. Havaalanlarınızın, yer hizmetleri, uçuş kontrolü ve havacılık düzenlemelerinizin de buna uygun olması şart. Burada ne yazık ki bütün ekosistemi baştan tasarlayamıyorsunuz. Kırılma yaşadıkça açıklarınız, eksik gedik ve kabahatleriniz belirginleşir.
Atlas Jet ile açığa çıkan, sivil havacılık alanındaki "henüz düzeltemediğimiz" ilkelliklerimiz oldu. Kendi bankasını soyan bankacıları, kendi şirketini dolandıran işadamlarını, müşterisine kazık atan, devletini soyanları, Kayıp Yıllar dediğimiz 90'larda bıraktık sanıyorduk. 2001 krizinden çıkarabildiğimiz altın dersler sayesinde küresel krize dahi nizam verecek kadar övünürken anladık ki sivil havacılıkta eski, kokuşmuş yapılar aynen muhafaza edilmiş. Yazıcıoğlu helikopteri, Atlasjet kazası ve aynı aktörler sahnede... Tornavidacısı, sivil havacısı, Wikileaks kayıtları... Artık öyküsünü anlatma imkânı olmayan pilotları suçlayıp, ölüden tazminat kaçırma, kamuoyundan gerçeği saklama girişimleri...
Bütün bunlar, çoktan çözmüş olmamız gereken kâbus yapıların hâlâ var olduğunu gösteriyor. Gözyaşı dökülmeden büyük işler başaramayan bir ulus olarak Muhsin Bey ve arkadaşlarını, 6'sı nükleer fizikçi, 57 Atlasjet yolcusunu öldürmemiz yetmedi mi?
Pilotları suçlayarak bu ilkelliklerden yırtacağımızı sanmak, Türkiye'ye hakarettir.