Tam da Avrupa'da faiz kıyameti koparken İstanbul'da Merkez Bankası'nın "finansal istikrarı" masaya yatırıyor olması, küresel krizin Türkiye cephesini yönetme açısından fevkalade önemli bir gelişme...
Dışınızdaki dünya yangın yerine dönmüşken kendi evinizde güvende değilsinizdir.
Türkiye de değildir. Dövizden faize dek pek sorun alanında "istikrar adası" olmayı sürdürebilmek de zaten, sürecin etkin yönetiminden geçiyor.
Dün Merkez Bankası'nın düzenlediği "Finansal İstikrarın, Enflasyon Hedeflemesine Dahil Edilmesi" konferansında Başkan Erdem Başçı'yı dinliyoruz. "Ülke deneyimlerinden çıkardığımız en önemli ders" diyor Başçı; "Merkez bankalarının para politikasını oluştururken finansal istikrarı göz ardı etmesinin iktisadi ve sosyal açıdan büyük maliyetlere yol açtığı gerçeğidir."
Bu da zaten bir yandan Avrupa'nın kriz yönetim sürecinde gelip tosladığı noktayı tanımlarken öte yandan Türkiye'nin "pozitif ayrışmasının" gerekçesini anlatıyor.
Benzer vurguyu, Uluslararası Ödemeler Bankası Para ve Ekonomi Bölümü Başkan Yardımcısı Claudio Borio yapıyor; "para politikalarının finansal dengesizlikleri ortadan kaldırmaktaki rolünü dikkate almamız gerekiyor."
Aynı gün AHaber'de Avrupa'nın bölünme tehlikesini tartışırken geldiğimiz noktayı, Borio, çok güzel özetledi; "herkes kendi evini ne kadar düzene koymaya çalışırsa çalışsın, küresel düzen oluşmamışsa, işimiz zor."
10 yıl öncesine dek gerek piyasa kurumları ve gerek finansal enstrümanları yeterince gelişmemiş Türkiye'de benzer küresel krizlere karşı refleksimiz "bekle gör, herhalde birileri bir şeyler yapıyordur" idi.
Bugün emin olduğumuz, o fiyakalı not şirketlerinin, IMF, Dünya Bankası ve ünlü think tank'lar dahil, "ölümcül hatalar" yapabilecekleri oldu. Bugünkü zihin yapımız, cari açık, istihdam, büyüme, faiz ve kur dahil pek çok alanda, "beklemeyip, bizzat yönetme" algısına erişmiş durumda.
Her ne kadar içimizde "kahretsin hâlâ kriz çıkmadı" diye hayıflananlarımız olsa da bunların güvendiği dağlar artık "kar altında" ve argümanları azalıyor.
Küresel enkazdan öğrenebildiğimiz, finansal istikrarın son derece hayati önem taşıdığı ve dün bize ayar veren Batı'ya bu alanda artık bizlerin de söyleyecek sözümüzün olduğudur. Kirpi sendromu yerine tercihini büyümeden yana yapan Türkiye'nin küresel kriz sürecinde, hata yapmaması, bu yüzden daha da önemli hale geliyor.