Olaya, bin kişiye düşen otomobil sayısı açısından bakınca Türkiye'nin, "ekonomik büyüklüğü" ve "fert başına gelir" düzeyinin çok altında bir seviyede olduğunu söyleyebilirsiniz. Mesela bu istatistiğin ABD'de 765, Almanya'da 546, İtalya'da 566, Fransa'da 491 olmasına rağmen Türkiye'de 235 seviyesi, otomotivcilerin iştahını kamçılayabilir. Neticede doymamış bir pazardan söz ediyoruz.
Fakat dikkatinizi bu "doymamışlığın sebepleri" üzerine yoğunlaştırdığınızda iki unsur belirginleşir; 1- Otomotivdeki vergilerin yüksekliği, 2- Yükselen yaşam standartları.
Otomobil satışlarının, geçen yıl ÖTV indiriminin sağladığı artışı da aşması, yaşam standartlarında tırmanış arzusunun göstergesi gibi... Bu artışı kredi mekanizmasının normalleşmesi, krizden çıkış psikolojisi, kur, faiz ve diğer faktörlerin bileşkesine bağlamak da mümkün.
Bana göre zaten serde var olan ve ekonomik şartlar yüzünden ertelenmiş "araba sevdası" şimdi kendine akacak mecra arıyor. Bu aşamada asıl patlamanın; "servet vergisi" yaklaşımının yumuşatılması halinde yaşanacağını düşünüyorum.
Tıpkı 5 yıl önce kurumlar vergisindeki indirimin "vergi geliri artışı" sağladığı gibi, daha düşük oto vergisiyle Bütçe'ye çok daha fazla kaynak transferi sağlanabilir.