Yargının performas sorunu var mıdır? Yoksa er veya geç; mühim olan "adaletin tecellisi" midir?
Hak ve yasayı dışarıda bırakan ekonomik aktiviteler hep var olagelmiştir. Bunlara ya "mafya" veya "hantal hukuk" diyoruz. Zira ne kadar adil olursanız olun, eğer adaletiniz gecikiyorsa, bir başka süreç sizi devre dışı bırakıyor veya adaletsiliğin faturası inanılmaz boyutlara çıkabiliyor.
Gecikmiş adalet, adalet değildir derken, yargının performans sorununa ve buna bağlı olarak performans kriterleri ihtiyacına işaret ediyoruz.
Geciken adaletten şikayetle, "bir an önce tecelli etsin" telaşımız yok.
Delil toplama sürecini aceleye getirip yanlış kararla bir katilin serbest bırakılmasını kimse istemez.
Ya da zamana karşı yarışırken masum birini mahkûm etmeyi de kastetmiyoruz.
Ancak ekonomi gibi son derece dinamik bir alanda hukuki süreçlerin yönetiminde "zamana dair" bir performans kriteri de gereklidir diyoruz.
Yurtdışı örneklerine baktığımızda ekonomik ihtilaflarda tarafların birbirini dava etmesi, bu sürecin zaman alması ve çoğu kez tarafların bir diğerini yıpratma sürecine girmesi, sıkça görülen örneklerdir. Fakat İzmir limanı sözleşmesi örneğindeki gibi Danıştay'ın 30 ay gibi "gereğinden uzun" sürede karar varması, sorgulanabilmelidir.
Hele ki geciken adaletten girişimciler kadar ülke de kaybediyorsa...