Akıllı ile kurnaz, aynı kıyafetle karşımızda duran ikiz kardeşlere benzer ama hayat, onların ayırt edilmesini zorunlu kılar.
Ortağını dolandıran, şirketinin içini boşaltan, devletine vergi takan, müşterisine kazık atan ve bunu yaparken kendini "akıllı" sananların genel adıdır; kurnaz!
Nimeti alıp külfeti öteleyen bu tutumu, krizlerimizin DNA'sında görebilirsiniz.
Şükür ki bu hastalıklarımızın çoğuna karşı tedbir geliştirdik, yasa ve düzenleme koyduk, bedelini krizle ödeyerek akıllandık. Fakat müşterinin aklını karıştırarak kurnazlık peşindeki tutumlarımızdan bütünüyle kurtulamadık.
Mesela telefon tarifelerinde, daha düne kadar kontör denen, ne süresi ne de ederini tam olarak bilemediğimiz bir kurnazlık aracı vardı. Ondan kurtulduk derken, başımıza dakika kurnazlıkları çıktı.
Gelişmiş ekonomiler, müşterisine kurnaz, devletine vergi takan, emeği istismar eden ve gezegeni kirletenleri, kısaca "kurnazları" dışlıyor artık. Türkiye gelişmiş ekonomi olacaksa, "kurnazlık kültürünü" terk etmek zorunda.
Müşterinin kafasını karıştırarak, sözleşmenin altına 6 punto ile tuzak dip notları düşerek, yasal ama etik dışı "tuzaklar" kurarak oluşan kurnazlık kültürü, sürdürülebilir bir tutum değildir.
Müşteri sadakati peşindekiler, öncelikle kendileri; müşterilerine sadık olmalı!