Öncelikle yüksek büyüme rakamı, ardından işsizliği eritme hızı ve diğer pek çok farklı alanda Türkiye'nin yakaladığı bir tempo var.
Bu temponun sürdürülebilirliğini, elimizdeki kartları nasıl kullandığımız belirleyecek.
Doğru sırada doğru kart, bu gücü; avantaja dönüştürebilir.
Tersi de mümkündür. Tıpkı kriz gibi avantaj da geçicidir zira.
Durgunluktaki Avrupa'nın ihracatımız üzerindeki etkisini ve gerileyen euroyu aynı potada düşününce, ortaya şu netice çıkıyor; "neden Türkiye, zamanın ona sunduğu anlık fırsatları değerlendirmez?"
Bu soruyu ister kendinize ister Merkez Bankası Başkanı'na sorunuz.
Beklenen cevap; "avantaja dönüştürmek şart" olmalıdır.
İhracatta rekabet avantajı elde etmek için verimlilik ve katma değer elbette ki gereklidir.
Uzun dönemde ihracata dayalı sanayinin de yürüme koridoru zaten budur.
Fakat bu durum; küresel krizin kucağındaki müşterimiz Hasta Adam Avrupa ve gerileyen euro yüzünden zaten pazarı daralmış ihracatçı için kısa döneme yönelik tedbirleri yok saymamızı gerektirmez.
Keynes; uzun döneme odaklanıp kısa dönemin belirsizliklerini önemsemeyenlere şu cevabı verir; "uzun dönemde hepimiz ölmüş olacağız."
Her uzun dönem de zaten bir dizi kısa dönemin art arda eklenmesidir.
Kısa dönemdeki mevcut fırsatı, mesela kur faktörünü bir kenara atmak; zordaki ihracatımıza uzun vadeli ve kalıcı hasar verebilir.