Kamu adına yarar sağlamayı tanımlıyor. En azından kamunun zarara uğratılmaması demek. Hatta "kamu yararı gözeterek" atılan her adımın toplum ve ülke adına daha hayırlı sonuçlar vereceği düşünülür. Buraya kadar; sorun yok. Tanpınar'ın dediği gibi; "her şey yerli yerinde, masa sürahi bardak..." fakat "hayati" bir detay var. Kamu yararı iyi de... Neticede kamudan ve yarardan kimin ne anladığı önemli.
Kamu diye ait olduğun sosyal sınıf veya çıkar grubunu tanımlıyorsan, üreteceğin fayda da ona göredir. Mesela GM'nin "kamu yararı" tanımı şuydu: "GM için iyi olan, Amerika için de iyidir." Böyle olmadığını, GM batınca kavrayabildiler.
Yarar kavramı da göreceli... Yakın tarihimizdeki ekonomik yaptırımlaraa bakın; yarar diye alınmış çoğu karar, "zarar" getirmiştir. Özelleştirme sürecinde etkin fakat yetkin olmayanların verdikleri pek çok karar; "kamu yararı"na dayandırılmış fakat kamu zarar görmüştür. İleri düzeyde finans bilgisi ve küresel ticaret birikimi gereken karar süreçlerinde, hiçbir yetkinliği "ve öğrenme merakı" olmayan bazı yargıçlar, milyarlık kamu yararını fark edemiyor, anlayamıyor, bir kalemde çizebiliyor. Bizdeki kamu yararının, kararı elinde tutanın "bana göre..." referansından daha derin, bilimsel ve ekonomik faydaya uygun tanıma ihtiyacı var. Anayasa Paketi, bu değişimi vaat ediyor zaten.