Sevgiliye; 3 vaat et, 4 ver. Senden iyisi yoktur. Yine aynı sevgiliye; 10 vaat et, 8 ver, senden kötüsü yoktur. Üstelik 8, 4'ün 2 katı olmasına rağmen...
Buna, beklenti yönetimi diyoruz.
Ekonomideki karşılığı şu; "önce beklenti yarat ve sonra bu beklentiyi yöneterek istediğini yaptır." Çünkü her şey algıya dayanıyor ve algılar da bir süre sonra gerçeğe dönüşüyor.
Dünya, son 20 yıldır beklenti yönetimini, (expectation management), yalnızca ekonomide değil, siyaset, sosyoloji ve yönetimde de uyguluyor.
Vaat edilen geleceğin benimsenmesi ve toplumun bu beklentilere uyması, iletişim devriminin de katkısıyla, "kullananın elinde", mucizeler doğurabiliyor.
Beklenti yönetiminin enflasyona etkisini, et fiyatlarındaki değişimden açıkça okumak mümkün.
Çok değil 2 ay önceki beklenti, "fiyatların daha da tırmanacağı" yönünde idi. Başbakan'ın spekülatörlere yönelik sert açıklamaları, Tarım Bakanlığı'nın "ithalat kamçısı" ile birleşince beklenti, "ucuzlama" yönünde "yönetildi" ve sonucu, endekslerde görebildik.
Para politikası çerçevesinde beklenti yönetimi, Merkez Bankası'nın öteden beri uyguladığı bir yöntem. Nitekim orta ve uzun vadeli enflasyon beklentileri "yönetilerek" algılar farklılaştırılabiliyor.
Beklenti yönetiminin gücü ve enerjisi, bunu yöneten kuruma duyulan güven ve itibardan besleniyor.
Gerek şart bu "güven"dir. Yeter şart ise "beklentinin" hayatın pratiğiyle çelişmemesidir.
Aklı dışarıda bırakan hiç bir beklenti, sürdürülebilir olamadığı gibi işe de yaramıyor.
Nitekim et fiyatlarındaki tırmanış akıl dışıydı ve beklentiler yönetilerek etiketler "makul" düzeye çekilebildi.