Genleri Değiştirilmiş Organizmalar. Kısaca GDO denilen, oldukça yeni bir kavram.
Tarımda yeni bir ekonominin habercisi gibi...
Türkiye, uzun yıllardan bu yana hormonlu gıda tartışmasıyla bu konuya yabancı değil.
Basit ifadesi, bir organizmayı oluşturan genleri yeniden düzenleyerek "amaca uygun" hale getirmek.
Eğer bu bir insan ise daha uzun yaşamasını veya olimpiyatlar için tasarlanmasını kastediyor olabilirsiniz.
Bu bir hayvan veya bitki ise "haklı gerekçeler" oluşturarak artan dünya nüfusunu beslemek isteyebilirsiniz.
Şu anda dünya üzerinde genelde tarım alanında 90'dan fazla geniyle oynanmış bitki, ticari olarak neredeyse bir alt sektör oluşturacak noktaya gelmiş bulunuyor.
Genleriyle oynanmış organizmaları, ucube ya da tehlikeli bulan "genel algıya rağmen" beslenme ihtiyaçları gerekçe gösterilerek bu alanda çok sayıda çalışma var.
Çevreciler ve bazı ülkelerin direnci dışında kimse bunlara aldırmıyor bile.
Genlerin yeniden düzenlenmesi, son derece karmaşık ve kaotik dinamiklere sahip organizmalar yaratacak gibi görünüyor.
Şimdiye dek bunların insan sağlığı ve doğanın dengesine dair kanıtlanmış zararı görülmese de genel kanı, bu işin son derece tehlikeli gelişmelere yol açacağı yönünde.
Neticede her toplumda bir Frankeştayn imajı var ve genlerle oynamaya başladığınızda bu işin nereye varacağını kestirememe riski mevcut.
Mesela bir bakterinin genini bir bitkiye aktararak onu, tarıma uygun olmayan alanlarda dahi yetiştirebilecek hale getirince, binlerce aç insana iş ve aş kapısı açtığınızı söyleyebilirsiniz.
Geniyle oynanmış soya fasulyesinin Türkiye'deki protein açığına "ucuz ve uygun bir çözüm" olduğunu da savunabilirsiniz.
Nitekim gen teknolojisiyle ilgilenen ve bu alana milyonlarca dolar yatırım yapan firmaların ilgi odağını, açlık, dengesiz beslenme ve kıtlık çeken Asya ve Afrika ülkeleri oluşturtması da bu yüzdendir.
Ayrıca ilaç almaya dahi gerek kalmayacak söylemiyle, ucuz besleyici ve şifa verici iddiaları taşıyan GDO'ların, insanoğlunu nasıl bir dünyaya taşıyacağını söylemek imkansız.
Önümüzdeki yılların su ve gıda savaşlarında elindeki flora ve faunasıyla büyük şansa sahip bulunan Türkiye'nin, acilen GDO konusunda bir gelecek vizyonu oluşturması şart.