Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NURULLAH GÜR

Enflasyonla mücadelede yapısal reformlara ihtiyaç var

Temmuz enflasyonu yüzde 3.23 geldi. Yaz için yüksek bir oran. Enflasyonun gerileyebilmesi için daha nitelikli politikalar ve yapısal reformların üretilmesi şart

Yıllık enflasyon temmuzda yüzde 71.60'dan yüzde 61.78'e geriledi. Aylık enflasyon ise yüzde 3.23 geldi. Yaz ayları için yüksek bir oran. Son 10 yıllık dönem için temmuz ayı enflasyonun ortalaması yüzde 1.8 idi. Rakamlar ortalamadan oldukça yüksek bir sapma yaşandığını gösteriyor. Aylık enflasyonun yüksek çıkması, büyük oranda fiyatı kamu tarafından yönetilen ve yönlendirilen ürünlerdeki fiyat artışlarından kaynaklandı. Elektrik zammı, sigara ve benzindeki ÖTV ayarlaması gibi gelişmeler, aylık bazda enflasyonu yükseltti.



TAHMİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMADI
Enflasyondaki eğilimleri gözlemlemek için merkez bankaları aylık enflasyona bakar. Vatandaş için de aylık enflasyon daha önemlidir; çünkü fiyat değişimlerine dair asıl hissettiği aylık enflasyondur. Hanelerin enflasyon beklentisinin makul seviyelere gerilemesi ve Merkez Bankası'nın enflasyonun kalıcı biçimde düşüş trendine girdiğine yönelik ikna olması için aylık enflasyon rakamının yüzde 1.5'in altına inmesi şart.
Merkez Bankası, temmuzdaki sıçramanın geçici olduğunu düşünüyor. Bu yüzden de yılsonuna yönelik yüzde 38 hedefinde değişikliğe gitmedi. Merkez Bankası'nın tahmininde revizyona gitmemesi, anlaşılabilir bir tercih. Yüzde 38'lik tahminin düşük de olsa gerçekleşme ihtimali var. Kaldı ki, enflasyon tahmin aralığının üst bandı yüzde 42. Enflasyonun yılı buraya yakın bir seviyede kapatması kuvvetle muhtemel. Bu üst bant, tahmini değiştirmemek için Merkez Bankası'na konfor alanı sağladı. Faiz artış döngüsü bitmişken ve yıllık enflasyonda düşüş başlamışken yılsonu tahminini yukarı taşımak, beklenti yönetimi için riskli görünmüş olabilir. Tahmin değişseydi, bu sefer piyasalar parasal sıkılaşmada ilave adımlar beklerdi. Piyasalara bunu vermediğinizde de kredibilite kaybı yaşanabilirdi.



2025 yılsonu için yüzde 14'lük enflasyon tahmininde revizyona gidilmemesinin ise biraz iddialı olduğunu belirtmek lazım.
O zaman kadar önümüzde uzun bir süre olsa da mevcut göstergeler, şirketlerin fiyatlama davranışları ve hanelerin beklentileri, enflasyondaki trendin bu kadar hızlı yüzde 14'e gerilemeyebileceğini söylüyor. Böylesi bir iniş için hem TL'nin reel bazda değerlenmesi hem de iktisadi aktivitenin aşırı soğuması gerekir. Bu tercihin de Türkiye ekonomisinin rekabet gücü açısından riskli olacağı ortada.
Enflasyonun daha düşük maliyetli bir yol üzerinden gerileyebilmesi için hanelerin ve şirketlerin enflasyon beklentilerini yönetmeyle alakalı daha nitelikli politikalar geliştirmeliyiz. Ve tabi ki, enflasyonla ilintili yapısal reformların desteğine ihtiyacımız var. Sıkça tekrar etttiğim üzere, sıkı para politikası enflasyonla mücadele için bir ön koşuldur; ancak yeterli koşul değildir.



KÜRESEL DALGALANMA VE DURULMA
Hafta başında küresel piyasalarda büyük bir dalgalanma yaşandı. Aslında dalgalanma önceki haftanın kapanış gününde başlamıştı. Borsalar büyük değer kayıplarıyla sarsıldı. "Korku endeksi" olarak da bilinen VIX, son 4 yılda ilk kez 60 değerinin üzerine tırmandı. Kripto paralar yüzde 10'un üzerinde değer kaybetti. Piyasalardaki panik o kadar yüksek seviyelere çıktı ki, Fed'in acil toplanarak faiz indirimlerine başlaması gerektiğini dillendirenler bile oldu. Salı gününden itibaren ise küresel piyasalar normalleşmeye yoluna girdi. Peki, neden bu kadar büyük yaygara koptu?
Japonya Merkez Bankası'nın faiz oranlarını son 15 yılın en yüksek seviyesine çıkarması ve uzun süredir devam eden tahvil alım programını azaltma planını açıklaması piyasaları sarsan nedenlerin başında geliyor. Bu kararlar Japon yeninin dolar karşında değer kazanmasına neden oldu. Japonya'nın ihracatını baltalayabilecek bu gelişme, Japon şirketlerinin üzerindeki baskıyı artırdı. Çok uzun süredir iktisadi durgunluk yaşayan Japonya'da çok sayıda zombi şirket var. Bu şirketler ucuz kredi ve ihracat gelirleri ile ayakta kalmaya çalışıyor. Zombi şirketler için bu imkânların azalacak olması, batık kredi sorununu beraberinde getirebilir. Piyasalar için endişe verici bir senaryo. Japonya'da faizlerin artması 'carry trade' marjlarının da daralması anlamına geldiği için bu da piyasalardaki pozisyonların gözden geçirilmesine neden oldu.
Gelelim Amerikan ekonomisi tarafına. 2 Ağustos günü açıklanan tarım dışı istihdam rakamlarının piyasa beklentilerinin altında kalması, resesyon endişelerini artırdı. Fed'in faiz indirimlerinde geç kaldığını düşünenlerin sesi, daha yüksek çıkmaya başladı. Resesyon endişesi teknoloji şirketlerine yönelik olumsuz haber akışıyla birleşince piyasalardaki satış havası Amerikan kıyılarında da esti. Aslında bu gelişmeleri alt alta sıraladığınızdab u denli büyük bir dalgalanmayı açıklamaya yetecek bir etkileşimin tetiklenmiş olması çok makul değil. Bunlar zaten piyasaların bildiği rsikler ve konuştuğu meselelerdi. Piyasalar bu haberlerin arka arkaya gelmesini bir düzeltme hareketi başlatmak için bahane etmişe benziyor. Zaten sonraki günlerde birkaç olumlu veri açıklanınca piyasaların modu değişti. Hizmet PMI rakamlarının hem Japonya hem de ABD'de iyi gelmesi ve ABD işsizlik maaşı başvurularının gerilemesi küresel piyasaları rahatlattı. Piyasalar 'carry trade' gibi yatırımların ne denli spekülatif, teknoloji hisselerindeki çılgınlığın ise abartılı olduğunu farkında. Makyajı bozan haberlere bu denli ani tepkiler verilmesi de bu yüzden.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA