Çin hariç dünyanın geri kalanında işgücü, küreselleşmenin nimetlerinden uzun yıllar faydalanamadı. 1980'lerden 2020'lere uzanan 40 yıllık bir süreçten bahsediyoruz. Sermaye kesimi yüksek getiri peşinde serbestçe dolaşırken, emeğin dolaşımı sınırlı kaldı. Yatırım çekme noktasında ülkeler arasında artan rekabet neticesinde uluslararası yatırımlar ücretlerin en düşük olduğu bölgelere kaydı.
"Dibe doğru yarışı" andıran bu eğilim, ücretleri baskıladı. Reel ücretler birçok ülkede uzun yıllar yerinde saydı. Emeğin küresel ölçekte ekonomik refahtan aldığı pay 1980'li yıllardan itibaren giderek azaldı. Gelir dağılımı bozuldu. 2008 küresel finans krizi, durumu daha da kötüleştirdi. 2010'lu yılların ikinci yarısında işgücü piyasası toparlanma emareleri göstermeye başlamıştı ki bu trend de uzun sürmedi. Koronavirüs salgını patlak verdi.
Salgınının işgücü piyasasında kalıcı hasarlar bırakacağından endişe ediliyordu. İlk aylar gerçekten de korkutucuydu. Ancak toparlanma çok hızlı gerçekleşti. İşgücü piyasasına dönük göstergeler, birçok ülkede salgın öncesine kıyasla şu an daha iyi bir noktada. OECD ülkeleri için konuşacak olursak, toplam istihdam salgın öncesine göre yüzde 3.8 yükseldi. OECD ülkeleri için ortalama işsizlik oranı Aralık 2019'da yüzde 5.3'tü. Aralık 2023'te yüzde 4.8 gerileyen işsizlik oranı, OECD ülkeleri için tarihin en düşük seviyesi olarak kayıtlara geçti.
Enflasyonun ateşini söndürmek için 2022-2024 arasında küresel faizlerde ciddi bir artış yaşansa da işgücü piyasasında yıkıcı bir hasar oluşmadı. Enflasyonla işsizlik arasındaki ödünleşme bu sefer teoride endişe edildiği kadar gerçek hayata yansımadı.
Reel ücretlerdeki iyileşme istihdam ve işsizlik rakamlarının gerisinden geliyor. Ama en azından reel ücretler, OECD ülkelerin yarısından fazlasında salgın öncesi seviyelerden daha yüksekleri görmüş durumda.
İŞSİZLİK DÜŞÜŞÜNÜ SÜRDÜRÜYOR
İşgücü piyasasına dönük benzer eğilimler Türkiye için de geçerli. Salgın öncesine göre istihdam rakamları ve işsizlik oranında en iyi toparlanma yaşayan ülkelerden biri konumundayız. Hiç kuşkusuz işsizlik oranımızın OECD ortalamasının üzerinde olmasının bunda payı var. Ama pozitif performansı, tek başına buna bağlayamayız. Türkiye'de geçtiğimiz bir yıllık süreçte kredi faizleri yüzde 15'lerden yüzde 60'ın üzerine çıkmış olsa da işgücü piyasasında genele yayılan bir kötüleşme olmadı. Son aylarda sanayi sektöründe iş kayıpları yaşanıyor ama hizmetler sektörü şu ana kadar bu kayıpları telafi etmenin ötesinde istihdam artışı kaydetti. İşsizlik oranı yüzde 8.4'e kadar geriledi.
Artan finansman maliyetlerine ve işlerdeki durgunluğa rağmen, işgücü piyasasının buna negatif tepki vermemesi sosyal dengeler için oldukça değerli. Reel sektör uzun bir süre çalışan açığı yaşamıştı. Birçok şirket çalıştıracak eleman bulmakta zorlandıklarından şikâyet ediyordu. Faiz artışları, kadrolar ve pozisyonların dolmaya başladığı bir döneme denk geldi. Türkiye'de iş alım da işten çıkarma da maliyetli. Bu yüzden, iktisadi faaliyet durgunlaşma emareleri gösterse de şirketler mevcut çalışanlarından hemen vazgeçip ekiplerini dağıtmak istemiyor olabilir. İhracat ve turizm kaynaklı iş fırsatlarının varlığı da reel sektörü istihdamı korumaya itiyor olabilir. Umarız bu eğilimde bariz bir kırılma yaşanmaz. Ama sanayiden sonra hizmet sektöründe de işlerin yavaşlamaya başladığına dair emareler var. Sıkı para politikası kendini yaz aylarında daha fazla hissettirecek. Bir noktadan sonra işsizlik oranı artabilir. Bu süreci en az hasarla atlatmamız çok kritik.
GÖZLER FED'E ÇEVRİLDİ
ABD'de enflasyon bir süredir Fed'i rahatsız eden bir patikada ilerliyordu. Hal böyle olunca Fed yılın ilk yarısında faiz indirimlerine başlayamadı. Bu hafta açıklanan haziran verisi beklenenden iyi geldi. Yıllık enflasyon yüzde 3.3'ten yüzde 3'e geriledi. Aylık bazda enflasyon ise negatif geldi. Amerikan ekonomisi, son dört yılda ilk kez negatif enflasyon yaşadı. İyi gelen enflasyon verilerinin ardından hemen faiz indirim senaryoları gündeme geldi. Fed'in vakit kaybetmeden temmuz toplantısında faizleri indirmeye başlayabileceğini öngören raporlar dolaşıma girdi. Fed'in haftaya faiz indirim sürecinde düğmeye basması sürpriz olur. Haziran enflasyonu verisi beklenenden iyi gelse de seviye ve verinin detayları henüz Fed'i faiz indirimlerine ikna etmemiş olabilir. İlk faiz indiriminin eylül ayında gelmesi daha olası bir senaryo. Avrupa Merkez Bankası faiz indirimlerine haziran ayında başlamıştı. Sırada Fed var. Fed'den beklenen hamlenin gelmesi, bizim gibi gelişen ülkeler için faiz indirimlerine alan açacaktır.