Kelimelerin yaşanan acıyı tarif etmekte kifayetsiz kaldığı bir zaman dilimindeyiz. İnsan hayatı ve psikolojisinin haricindeki diğer meselelerin şu an için önemsiz kaldığı bir acı yaşadık. Bu zor koşullarda güncel ekonomiyi konuşmak anlamsız. Ama tabi ki böylesi büyük ve eşine az rastlanır bir doğal afetin iktisadi boyutunun da olduğu bir gerçek.
Deprem tam 10 şehrimizi içine alan, geniş bir bölgeyi etkiledi. Kendine has güzellikleri, kültürel dokuları ve hepsinden öte candan insanları içinde barındıran bir bölge burası. Aynı zamanda Türkiye ekonomisi için tarım, sanayi ve lojistik açılardan da kritik derecede öneme sahip. Bu mümbit topraklar nice 'Anadolu Kaplanı' girişimciye ev sahipliği yapmakta. Bölge, Türkiye'nin gayrisafi yurtiçi hasılasının (GSYH) yaklaşık yüzde 10'unu, toplam ihracatın ise yüzde 9'unu gerçekleştiriyor.
YENİDEN İHYA ETMEK
Şehirlerimizin yeniden ayağa kalması için büyük yatırımlara ihtiyaç olacak. Bu yatırımları hayata geçirmek için de finansman kaynaklarına. Burada en büyük görev hiç kuşkusuz kamuya düşüyor. Türkiye, kamu maliyesini bu gibi zorlu dönemlerde vatandaşına dokunabilmek için güçlendirdi. Kamu yatırımlarını daha kolay finanse edebilmek adına özel tahvil/sukuk ihracı ve benzeri alternatif finansman modelleri oluşturulacaktır. Bunları detaylandırmanın yeri ve zamanı değil. Belki ilerleyen haftalarda bu meselelere yoğunlaşarak, bir akademisyen olarak bu köşeden sürece katkı vermeye çalışırız.
Devlet, yaraların sarılması için tam kapasitesiyle mücadele verecektir. Binalar, fabrikalar, limanlar, yollar ve diğer fiziki yatırımlar yerlerine konur. Bu konuda şüphe yok. Bundan önceki afetlerde kamunun yapıkları, gelecekteki projelerin akıbetinin teminatı niteliğindedir.
İnsanların hayatlarını kolaylaştırıcı nitelikteki ihtiyaçlar için özel sektöre, bölgedeki üretim tesislerinde çarkların yeniden dönmesi için de oda ve borsalara büyük görevler düşüyor. Altyapı, sanayi ve tarımın normale dönmesi için özel sektör ve iş dünyası elini taşın altına sokacaktır. Ve tabi ki diğer bölgelerde yaşayan vatandaşların desteği de çok önemli. Bu süreçte bölgedeki günlük hayatın en az sayıda sorunla devam edebilmesi için vatandaşlar olarak biz de kendi imkanlarımız dahilinde elimizdekileri paylaşacağız. Toplum olmak, ülke olmak, millet olmak bunu gerektirir.
BEŞERÎ SERMAYEMİZ
Şehirlerimiz yeniden ihya olacaktır. Yıkılan fiziki sermayenin yerine yenisi ve hatta daha iyisi konacaktır. Böylece bölge ekonomisi yeniden filizlenerek meyve verecektir. Burada asıl mesele; insanımızın, yani beşerî sermayemizin, direncini arttırmak olacak. Özellikle de çocuklarımızın ve gençlerimizin. Zira yaşanan travma, ne yazık ki üstesinden kolay gelinebilecek cinsten değil. Çocukların ve gençlerin yeniden hayal kurabilmelerini, bölge insanının yeniden sosyal hayata entegre olmalarını sağlamak gibi unsurlar, fiziki altyapıyı yenilemekten daha önemli ve bir o kadar da meşakkatli bir iştir. Sözün özü, şehirleri yeniden kurarken insanlarımızın içindeki yıkıntıları göz ardı etmemiz lazım. Onların bize ihtiyacı var, bizim de onlara.