İktisat, sosyal bilimler içerisinde veriye en fazla dayalı olan alandır. Tüketiciler, şirketler ve politika yapıcılar verileri etkin kullandıklarında çok daha sağlıklı ve tutarlı kararlar verir. Veriyi toplamaya, sınıflandırmaya ve analiz etmeye önem veren uluslar, ekonomiyi daha iyi yönetir. Verinin ne kadar önemli olduğu salgın döneminde bir kez daha görüldü.
Salgın gibi ani gelişen ve hızlı yayılan bir şok karşısında iktisadi faaliyetin nasıl değiştiğini gözlemleyebilmek çok kritikti. Hangi ekonomi politikalarının uygulanmasına ve kamu kaynaklarının hangi alanlara/ sektörlere yönlendirilmesine karar vermek için geniş veri havuzlarına ihtiyaç duyuldu. Şirketlerin iflas etmemesi, çalışanların işlerinden olmaması için politikalar tasarlarken siyasetçiler ve bürokratlar adeta zamanla yarıştı. PMI, kapasite kullanım oranı, güven endeksleri ve GSYH gibi aylık veya çeyreklik bazda açıklanan veriler bu zaman yarışında yetersiz kaldı. Kredi kartı harcamaları ve enerji tüketimi gibi günlük ve haftalık açıklanan verilerden ekonomik hayatın canlılığına yönelik sinyaller alınmaya çalışıldı.
Ekonomik gidişatı daha yakın takip edebilmek için bir taraftan da bu tip verileri tamamlayıcı mahiyette olan gerçek zamanlı ve yüksek frekanslı veriler türetilmeye başlandı. OECD'den Nicolas Woloszko, Google arama verilerine ve makine öğrenmesine dayalı bir metodolojiyle yenilikçi bir gösterge geliştirdi: OECD Haftalık İktisadi Faaliyet Takipçisi (OECD Weekly Tracker of Economic Activity). OECD, Google Trends hizmetinin sunduğu arama davranışları/ trendlerini makine öğrenmesi yardımıyla işleyerek iktisadi faaliyetin izlediği seyre yönelik haftalık bazda veri üretiyor. Burada algoritmalar, iktisadi faaliyet için kritik sinyaller sunabilecek 'taşıt', 'ev aletleri', 'işsizlik ödeneği', 'gayrimenkul acentesi', 'ipotekli konut kredisi', 'girişim sermayesi', 'iflas', 'deniz taşımacılığı', 'tarım ekipmanı', 'ihracat', 'navlun', 'resesyon' ve 'yoksulluk' gibi anahtar kelimelerin Google taramalarını çıkartıp derleyerek kapsamlı bir veri seti oluşturuyor. Bu veri bir önceki yılın aynı dönemiyle kıyaslanarak haftalık bazda ekonomik büyümeye dair fikir verici bir resim ortaya konuyor. OECD şu an için bu veriyi aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 46 ülke için hesaplıyor. Gerçek ekonomik büyümeyi önden bire bir tahmin etme noktasında tabii ki yeterli bir gösterge değil. Geliştirilmeye ihtiyacı var. Ama bu yenilikçi metodolojinin ve verinin takip edilmeye değer önemli bir katkı sunduğunu vurgulamak lazım.
BÜYÜME DEVAM EDİYOR
Grafikten görüleceği üzere, son haftalarda Türkiye'de iktisadı faaliyettin hızında geçen yılın Nisan-Haziran dönemine kıyasla ivme kaybı var. Bu, gayet normal; zira geçen yıl büyüme rakamlarını çift haneye taşıyan salgın kaynaklı baz etkisi artık yok. Bununla birlikte, küresel enflasyon endişesi ve jeopolitik gerilimin ekonomik canlılığı soğutucu etkisi var. Veri, bu badirelere rağmen Türkiye ekonomisinin büyümeye devam ettiğine işaret ediyor. 13 Mart haftasında GSYH'sinin yüzde 8.1 oranında büyüdüğünü görüyoruz.
DRAMATİK KÖTÜLEŞME YOK
Rusya-Ukrayna savaşı, dünya genelinde ekonomik büyümenin 2022'de izleyeceği seyrin en büyük belirleyicilerinden biri olacak. Türkiye, savaşın patlak vermesinin ardından şu ana kadar ekonomik canlılığı ölçen öncü göstergelerde dramatik bir kötüleşme yaşamadı. Reel kesim güven endeksi ve imalat sanayi PMI rakamlarında hafif geri çekilmeler var. İmalat sanayi kapasite kullanımı ve ihracatta ise artış sürüyor. Olumsuz etkinin kendini en bariz gösterdiği yerler ise cari açık ve enflasyon. Politika yapıcılar bu yıl mesailerinin önemli bölümünü bu iki alanda oluşan/oluşacak hasarı en aza indirmenin yollarını aramaya harcayacaklardır.