Küresel ekonomi, salgının ardından beklenenden daha hızlı toparladı. Milli gelirler salgın öncesi seviyelere geri dönüyor. İstihdam artıyor, işsizlik rakamları geriliyor. Ancak, bu toparlanmayı maalesef herkes benzer oranlarda hissedemiyor. Varlık fiyatları ve tasarruflardaki artışlarla birlikte bir kesim, zenginliklerine zenginlik kattılar. Dar gelirliler ve orta direğin bir kısmı ise satın alma güçlerinde erozyon yaşadılar. Özellikle enflasyondaki artışlar, ekonomik toparlanmayı 'eşitsiz' bir hale bürüyor.
Türkiye'de TÜFE yüzde 20'ye yaklaşırken, ÜFE ise yüzde 45'ten döndü. Fiyat artışları sadece bize has bir problem değil. Enflasyon dünyanın birçok ülkesinin belini büküyor, ekonomik toparlanmayı tehdit ediyor. Grafikten de görüleceği üzere, küresel ölçekte temel emtia fiyat endekslerinde salgın döneminde oldukça yüksek artışlar yaşandı. Çin'de çift haneli rakamlara çıkan üretici fiyatlarındaki artışlar, 1996'dan beri görülen en yüksek seviyelerde. Euro Bölgesi'nde son 13 yılın, Almanya'da ise son 29 yılın en yüksek enflasyonu yaşanıyor. Uzun zamandır yüzde 2 civarında enflasyon yaşayan ABD'de yıllık fiyat artış oranları yüzde 5'in üzerine çıktı. İngiltere'de dört kişilik bir ailenin tüketim sepetine son bir yılda toplamda 1831 sterlin (yaklaşık 24 bin TL) ilave yük bindi.
ENERJİ VE GIDAYA DİKKAT!
Enerji ve gıda fiyatları enflasyonu küresel ölçekte en çok zorlayan kalemler. Ülkeler her ne kadar enerji fiyatlarındaki artışları hanelerin bütçesine yansıtmamaya çalışsalar de kaçınılmaz olarak faturalar kabarıyor. ABD'de son bir yılda benzin fiyatlarında yaşanan artış oranı yüzde 42. İngiltere'de benzinin pompa fiyatı Eylül 2012'den bu yana görülen en yüksek seviyeye çıktı. Almanya'nın 32 bölgesindeki enerji tedarikçileri sonbaharda ısınma faturalarına ortalama yüzde 12.6 oranında zam yaptılar.
Gıda fiyatlarındaki artışlar da ekonomileri zorluyor. Salgın döneminde artan gıda talebi, uzun süreli kuraklık ve tedarik zincirlerinde yaşanan sorunlar gıda fiyatlarının sıçramasına neden oldu. Küresel gıda enflasyonu yıllık bazda FAO verilerine göre yüzde 33, IMF verilerine göre ise yüzde 29 civarında. ABD'de gıda enflasyonu son 11 yılın zirvesini gördü.
SATIN ALMA GÜCÜNE YÖNELİK POLİTİKALAR
Enflasyon rakamlarında yaşanan yükselişin geçici olduğu argümanı merkez bankaları tarafından ısrarla dile getirilmeye devam ediliyor. Ancak, başta gıda ve enerji kalemleri olmak üzere küresel ölçekte fiyatların beklenenden uzun bir süre daha yüksek seyretmesi muhtemel. Bu yüzden dar gelirli ailelerin ve orta direğin satın alma gücünü arttıracak politikaları devreye sokmak çok önemli. Satın alma gücündeki gerilemeyi telafi etmek için enflasyonun geçici, ücret artışlarının ise kalıcı olması sağlanmalı. Bunun için öncelikle sabırlı, kararlı ve çok boyutlu biçimde enflasyonla mücadelede etmek gerekiyor. Bir taraftan da salgının bu döneminde artık genel büyüme rakamlarını artıran değil, istihdamı ve reel ücretleri yukarı taşıyan politikalara ihtiyacımız olacak. Burada ücretleri bir defa arttırıp, geçici bir etki yaratacak yöntemlerden bahsetmiyorum. Çünkü altı dolu olmayan nominal ücret artışlarının enflasyonu bir sarmala sürükleme riski var. Düzgün maaşlar veren işlerin sayısını artırma noktasında daha akıllı adımlar atmak ve yapısal boyutlara eğilmek gerekiyor. Zaman alacak olsa da reel ücretleri kalıcı olarak artırmanın yöntemi bu. Kamu, kritik bazı sektörlerdeki maliyet artışlarını belli oranlarda sübvanse ederek hayat pahalılığıyla mücadele etme noktasında katkı sağlayabilir. Geçici bir süreliğine uygulanabilecek bu yöntem, kamu harcamalarını artırsa da enflasyonist bir maliye politikası değil. Hatta tam tersine hizmet ediyor. Dolayısıyla, uygulandığı takdirde oluşacak bütçe açıklarının finans piyasalarını aşırı tedirgin etmesini beklemeyiz.