Göstergeler, piyasaların olağandışı desteklere olan ihtiyacının belli ölçüde azaldığına işaret ediyor. Sanayi üretimi haziranda aylık bazda yüzde 17.6'lık artış kaydetti. Reel sektörde cirolar yine aynı ayda yüzde 19.5 arttı. Perakende satış hacimlerinde de çift haneli yükseliş var. Büyüme açısından sevindirici haberler. Ama büyüme ile birlikte ekonomik dengeyi oluşturan diğer faktörleri de dikkate almak gerektiğini unutmayalım.
DENGELİ SÜRÜŞ ŞART
Ekonomide dengeli bir sürüş, hedefe varmak açısından hayati öneme sahip. Ne yol ve hava şartlarını dikkate almadan çok hızlı yol alacaksın ne de çok ani frene basacaksın. Küresel finans krizi dönemini hatırlayın. Türkiye 2009'un ilk çeyreğinde yüzde 13.8, yılın tamamında ise 4.7 oranında daralmıştı. Sonraki iki yıl gaza fazla bastık ve ortalamada yüzde 10'a yakın büyüdük. Cari açık patladı. 2012'de frene sert basmak zorunda kaldık. Bu sefer baştan dengeli giderek aynı hatayı tekrarlamamak lazım. Son haftalarda açıklanan veriler ve yaşanan gelişmelerden sonra atılmaya başlanan adımlar, ekonomide dengeyi korumayı amaçlıyor. Kredilerde ayak gazdan çekiliyor. Yaşanılan şoklar karşısında devreye soktuğunuz politikaları ilelebet sürdürmeniz sizin faydanıza olmayabilir. Bazı ilaçları ihtiyacınızın üzerinde bir süre ve dozda aldığınızda vücudunuza faydası olmaz, hatta zararı olur.
NORMALLEŞME ADIMLARI
Bankacılık düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), koronavirüsten dolayı ekonominin kapandığı dönemde bankaları kredi vermeye teşvik etmek için devreye soktuğu aktif rasyosu düzenlemesinde bu hafta esnemeye gitti. Bunun neticesinde, bankaların mevduata daha fazla ağırlık verirken kredilerde biraz geri çekilmeleri bekleniyor. Türkiye Cumhuriyet merkez Bankası (TCMB) bankalara sunduğu fonlamanın kompozisyonunu değiştiriyor. Haftalık repo ihalesi açmıyor. Gecelik ve aylık fonlamanın faizini artırıyor. Böylece ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti (AOFM) yükselmiş oluyor. Bir ara yüzde 7.3'e kadar düşen AOFM, son adımlardan sonra yüzde 9'un üzerine çıktı. Bankaların TCMB'den sağladığı likiditenin maliyeti artınca, onlar da kaynak bulmak adına mevduat faizlerini yukarı çektiler. Bu ortamda haliyle kredi faizleri de artıyor. Ortalamada mevduat faizlerinde 50, kredi faizlerinde ise 110 baz puanlık artış yaşandı.
İbre parasal sıkılaşmaya kaydı
Faizleri 2019'da nasıl hızlı düşürebildiğimizi hatırlayalım. Enflasyon, beklenenin üzerinde bir hızla gerileyerek tek haneyi görmüştü. Yıllardır cari açıkla boğuşan Türkiye cari fazla vermeye başlamıştı. Dış politikada atılan etkili adımların da sayesinde ülke risk priminde (örneğin CDS) kayda değer bir gerileme yaşanmıştı. Önümüzdeki aylarda enflasyon, cari açık ve CDS primini düşürme noktasında 2019'a benzer bir performans ortaya koyarsak faizleri yeniden aşağıya çekebiliriz. O güne kadar TCMB'nin para politikasında biraz daha sıkı bir duruş sergilemesi gerekiyor. Koronavirüsten dolayı zaten küresel belirsizlikler çok yüksek. İlave belirsizlik noktaları oluşturabilecek adımlardan kaçınmak gerekiyor. Politikalarda sadelik her zamankinden daha önemli. Dolayısıyla, merkezinde politika faizinin olduğu sade bir para politikası ile yola devam etmek daha etkin ve kalıcı sonuçlar üretebilir.
Kurun seviyesi TL'ye geçiş yapmak için cazip
Bütün bu yaşanan gelişmelere rağmen, geçmişte olduğu gibi aşırı yüksek reel faiz verir bir hale gelmemeliyiz. Para politikasını sıkılaştırırken makul reel faiz kavramını piyasaların anlayabileceği şekilde içini doldurarak yola devam etmeliyiz. TCMB hem kendi hem de piyasaların enflasyon beklentisini hesaba katarak para politikasındaki sıkılaşmanın derecesini ayarlamalı. TL'ye olan talebin artmasına yönelik olarak ilk etapta yabancı yatırımcıdan ziyade Türk yatırımcıları özendirmeye yönelik adımların atılması daha doğru olabilir. Kurun geldiği seviye TL'ye geçiş yapmak için cazip. Eğer TL mevduatlardan alınan stopajlar geçici bir süre için düşürülürse, Türk yatırımcıların bir kısmı dövizden TL'ye doğru kayabilir. Yabancı yatırımcılar konusunda ise orta ve uzun vadeli pozisyon alanları hedefleyen politikalar üretmeliyiz.