Altının ons fiyatı 1.900 doları geçti. 2.000 dolar seviyesi aşılacak gibi duruyor. Seviye tahminlerinde bulunmak bir akademisyen olarak benim işim değil. Nokta atışı tahminde bulunanların hedefi ne ölçüde tutturdukları da zaten ayrı bir konu. Bu yazıda altının yükselişini hangi faktörlerin tetiklediğini ve hangi koşullarda yükseliş trendinin tersine dönebileceğini anlatmaya çalışacağım.
Koronavirüsün küresel bir salgına dönüşmesi ile birlikte mart ortası gibi altın fiyatları düşmüştü. O dönemde henüz merkez bankaları para musluklarını tam olarak açmamışlardı. Mali teşvik paketleri de yeni yeni açıklanıyordu. Piyasadaki nakit ihtiyacının artması, altına olan talebi azalttığı için altının fiyatı 1.700 dolardan 1.450 dolara inmişti. Nisan itibariyle trilyonlarca dolarlık likiditenin küresel piyasalara aktarılması nakit ihtiyacını azalttı. Faizler düştü. Birçok ülkede reel faizler eksi seviyelere indi. Faiz getirili yatırım imkânları daralınca insanlar alternatiflere yöneldi. Altın, güvenli alternatifler arasında akla ilk gelenlerden.
AH ŞU BELİRSİZLİKLER
Belirsizlikler, altının yükselişini besleyen başka bir faktör. Grafikte görüldüğü üzere, 2008'deki küresel finans krizi sonrasında altın fiyatları ile küresel ekonomi politikaları belirsizlik endeksindeki değişim çok benzer bir seyir izliyor. Altın fiyatları ile belirsizlik arasındaki ilişki özellikle son iki senede daha belirgin hale geldi. Trump, ticaret savaşları ve Brexit gibi meseleler politikalara ve ekonomilerin geleceğine yönelik belirsizlikleri hızla artırdı. Bir de bunların üzerine koronavirüs eklenince belirsizlik bulutları yatırımcıların görüş mesafesini iyice azalttı. Son birkaç hafta belirsizlikler hafif azalsa da böylesi bir ortamda halen yatırımcılar için en güvenilir liman altın.
HANGİ KOŞULLARDA TREND TERSİNE DÖNEBİLİR?
Altının hangi seviyeden sonra düşüşe geçebileceğini kestirmek kolay değil. Zira, koronavirüs salgının seyri altın fiyatları için oldukça kritik. Dünya genelinde koronavirüsün kamu sağlığı açısından yönetilebilir bir tehdit seviyesine indiğine yatırımcıların inanmaları gerekiyor. O zamana kadar hem bol likidite hem de yüksek belirsizlik ortamı hüküm sürmeye devam edecek. Salgının ikinci dalgasına dair endişeler azalınca ve ekonomilerden gelen toparlanma emareleri güçlendikçe altın talebi düşmeye başlar. Altın fiyatlarının düşüşe geçmesi için ilk etapta merkez bankalarının faizleri artırmaya veya bilançolarını küçültmeye başlamalarına ihtiyaç yok. Önemli olan ekonomilerin normale dönmeye başladığına, merkez bankalarının para musluğunu daha fazla açmayacaklarına ve belirsizliklerin azalacağına yönelik beklentilerin piyasalarda güçlenmesi. Bu noktadan sonra altın fiyatları düşüş trendine girebilir. Merkez bankalarının faizi artıracak kadar ekonomilerde iyileşme yaşandığı zaman ise altın fiyatlarındaki gerileme iyice belirginleşir. Bütün bunların kaç ay sonra gerçekleşebileceği büyük bir muamma. Zira iş sadece ekonomiyle alakalı değil. Salgının seyri bir sağlık meselesi. Belirsizlikler tarafında ise siyaset ve uluslararası ilişkilerin etkisi ağır basıyor. Sorulara sadece ekonomik faktörlerle cevap bulmak mümkün değil. Altın fiyatları bir süre sonra düşüşe geçebilir; ancak orta vadede yeniden 1200-1300 dolar seviyelerini görmek kolay olmayabilir. İş sadece salgını kontrol etmek ve ekonomileri düzlüğe çıkarmakla bitmeyecek. Eğer ticaret savaşları, jeopolitik riskler ve siyasi kutuplaşmalar küresel ekonomiyi tehdit etmeye devam ederlerse, koronavirüsten sonra bile altın fiyatları belli seviyelerin altına inmekte zorlanabilir.
AMAÇ SUYU BULANDIRMAK
Halkbank ile ilgili ABD'de yeni bir mahkeme süreci başlatıldı. Henüz daha ilk dava sonuçlanmadı. ABD standartlarında davanın bu kadar uzun sürmesi anormal. Gerçekten altı dolu bir dava olsa şimdiye kadar çoktan biterdi. Bu sürünceme bile davanın ne derece siyasi olduğunun bir göstergesi. Türkiye ne zaman dünya gündemini etkileyen adımlar atsa hop bu mevzu ısıtılarak önümüze konuyor. Amaç, suyu bulandırıp ekonomiye dair belirsizlikleri artırmaya çalışmak.