Sınır güvenliğimiz ve bölgesel barış açısından son derece kritik bir operasyona başladık. Ulusal güvenliğin ön planda olduğu zamanlarda diğer birçok konu teferruat olarak kalır.
Ekonomi de bunlardan bir tanesi. Ancak yine de geçen sene yaşanan kur şokunun hafızalardaki tazeliğini koruması ve ekonomik açıdan hassas bir dönemden geçilmesinden dolayı sınır ötesi operasyonun ekonomi üzerine olası etkileri birçok kişinin aklını kurcalıyor.
Operasyonun içinde barındırdığı doğal risklerden ve ABD'deki çeşitli siyasetçilerden gelen yaptırım tehdidinden kaynaklanan belirsizlikler; tahvil faizi, CDS, döviz kurları ve borsayı etkileyebiliyor.
Operasyonun gidişatı ve uluslararası yansımaları netleşmeden önce bazı dalgalanmaların yaşanması gayet normaldir. Kaldı ki operasyonun büyüklüğü ve bölgesel/küresel önemi düşünülecek olursa, şu an için finansal piyasa göstergelerinde aşırı bir dalgalanmanın yaşanmadığının altını çizmek gerekiyor.
Tablodan da görüleceği üzere, göstergeler 1,5 ay önceki seviyelerinden daha kötü bir noktaya gelmiş değil.
Operasyonun doğal olarak riskleri ve ekonomiye etkileri olabilir; ancak karamsarlığa kapılmanın lüzumu yok. Bu bağlamda ekonomi açısından şu üç noktanın dikkatten kaçmaması gerekiyor:
1- Ülkelerin ulusal güvenliği sağlamadan ekonomik yapılarını güçlendirmeleri kolay değil. Hele ki bizim gibi zorlu bir coğrafyadaysanız. Orta ve uzun vadede elde edilebilecek istikrar ve refah için kısa vadede bazı maliyetlere katlanmayı göze almanız gerekebiliyor.
2- Geçmişe nazaran Türkiye ekonomisinin şoklara karşı direnci daha güçlü.
Son 6 yılda yaşadığımız iç ve dış kaynaklı her şok, riskleri yönetme konusunda Türkiye'ye belli deneyimler kazandırdı.
3- Sadece askeri sahada değil aynı zamanda diplomatik anlamda da yoğun bir mücadele veriliyor.
Operasyonda yakalanacak başarının yanı sıra atılacak diplomatik adımlar sayesinde Batılı ülkelerden gelen eleştirilerin ve yaptırım tehditlerinin yönetilmesinin mümkün olduğunu da atlamayalım. Askeri ve diplomatik başarılar elde edildikçe finansal göstergeler daha iyi seviyelere gelir. Yakın geçmişte bunun örneklerini gördük.
Bu operasyonun Türkiye ekonomisi açından diğer bazı noktalarda da kritik önemi var. Bu operasyon yapılmasaydı sınırımızda yüzlerce kilometrelik bir terör koridorunun kalıcı hale gelme riski vardı. Böyle bir durumda Ortadoğu bölgesine ticari bağlantımız ciddi yara alacaktı.
Bölgenin istikrara kavuşarak ekonomik potansiyelini yakalaması belki daha on yıllar alacaktır. Mücadele ne kadar meşakkatli olursa olsun, bölgesel istikrara yönelik atılacak her adım büyük bir önem arz ediyor.
Ortadoğu'ya düzen geldikçe Türkiye, bölge ülkeleriyle daha fazla ticaret yapma fırsatı yakalayacaktır. Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin gelişiminin hızlanabilmesi ve terör bataklığının kuruması önemli ölçüde buna bağlı.
Mülteciler, ekonomik anlamda bir diğer önemli mesele. Türkiye, iç savaşın başından bu yana insanlık namına mültecilere kol kanat geriyor. Bunu yaparken de yurtdışından çok az destek alıyor.
Suriyeli mülteciler için güvenli bölgeler oluşturmanız, onların zamanla kendi yurtlarına dönüş sürecini hızlandıracaktır.
Bölgenin daha istikrarlı bir yapıya kavuşmasına yönelik atılan her yapıcı ve kalıcı adımın orta ve uzun vadede Türkiye'nin refahına pozitif katkısı olacaktır.
Şaşırdık mı? Tabi ki hayır!
Avrupa ülkeleri, Barış Pınarı Operasyonu'nu doğru bulmadıkları için Suriye'de kurulacak güvenli bölgeye yönelik mali yardım yapmayacaklarını duyurdular. Hani şu İkinci Dünya Savaşı sonrasında Amerikan mali yardımlarıyla belini doğrultabilen, Suriyeli mültecilere insanlık namına değil sadece kendi çıkarları için cüzi miktarda yardım eden ve Türkiye ile yaptıkları mülteci anlaşması sayesinde derin bir siyasi krizin eşiğinden dönen Avrupa ülkeleri.
Yorumsuz...