Küreselpiyasalar geçen hafta ABD borsalarındaki satışların baskısı altında kaldı. Fed'in tahvil alımlarını azaltmayı sürdüreceği yönündeki beklentilerin güçlenmesi, dünyanın geri kalanından gelen ekonomik yavaşlama işaretleri, sonunda ABD borsalarını da sarsmaya başladı.
Türkiye piyasalarında ise haftanın son gününe kadar iyimser bir hava hakimdi. Sıcak para girişleri sürerken dolar 2.09'a kadar indi, Borsa İstanbul'da yükseliş trendi sürdü. Cuma günü kredi derecelendirme kurumunun Türkiye'nin görünümünü negatife indirmesi bu olumlu havayı dağıttı.
DURGUNLUK BELİRTİLERİ
Avrupa Birliği'nden, Çin'den ve Japonya'dan gelen veriler ekonomilerin durgunluğa girdiğini onaylamaya devam ediyor. Büyümeye yönelik işaretler sınırlı kalırken büyük ekonomilerin hepsinde enflasyon düşüyor. Geçen yılın son aylarından bu yana yaşanan bu trende merkez bankaları ise sessiz kalıyor.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) enflasyondaki düşüşü durdurmak için tahvil satın alma yöntemine gitmeyi planlıyor, ancak o kadar yavaş hareket ediyor ki bu gidişle harekete geçmek için gecikmiş olacak. ECB'nin deflasyondan ve durgunluktan çıkmanın yollarını araması ve bulamaması çaresizliği ortaya koyuyor.
İtalya, İspanya gibi ülkelerin tahvil faizlerinin yüzde 3 civarında dolaşması ya da Yunanistan'ın yıllar sonra 5 yıl vadeli borçlanma gerçekleştirmesi sorunların çözüldüğü anlamına gelmiyor. IMF'nin raporuna göre borç sorunu olan ülkelerin bankalarındaki sorunlu krediler sürekli artıyor ve resmi rakamlara göre 600 milyar euroya ulaşmış durumda. Bu rakam 2009 yılı başında sadece 200 milyar dolardı. İtalya ve Yunanistan borçları sürdürülemez seviyede.
Avrupa'da borç krizi geri döndüğü zaman piyasalar önlerine ne varsa silip süpürecek. Çin'de ekonomi yavaşlıyor ama 5 yıl boyunca büyümeyi canlı tutmak için kredileri rekor seviyelere taşıyan Komünist rejim artık frene basma kararı aldı ve bu kararını korurken ekonomi yavaş yavaş kan kaybediyor. Geçen yıl rekor para basarak şov yapan Japonya Merkez Bankası da eylemsizlik içinde ekonominin durgunluğa ilerlemesini izliyor.
YÜKSEK FAİZ ÇÖZÜM DEĞİL
Merkez Bankası yerel seçimlerde tırmanan spekülasyonu frenlemek için faiz silahına sarıldı. Son bir aydır gelişen ülkelere para girişleri yaşanması ve yerel seçimlerden siyasi istikrarın süreceği tablosu çıkması, döviz kurlarının düşmesini sağladı.
Dünya büyük bir durgunluğa ilerlerken Merkez Bankası'nın faizi yüksek tutması, Türkiye ekonomisi için riskleri ciddi biçimde artırıyor. Dövizi ve enflasyonu kontrol altına alma gerekçesiyle faizin gereğinden uzun süre yüksek tutulması, Türkiye ekonomisini de büyük durgunluğun içine çekebilir. Ayrıca faizin yüksek olması kurun kontrol altında kalacağını garanti etmiyor. Küresel piyasalarda rüzgar tersine dönüp gelişen piyasalardan sıcak para çıkışları yaşanınca neler olacağını bir daha tekrarlamama gerek yok.
Seçimler sonrasında sıcak paranın rüzgarıyla piyasada bir bahar havası yaşandı ancak cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilerledikçe bu havanın dağılmaması sürpriz olmamalı. Yerel seçimler yaklaştıkça piyasalarda artan spekülasyonu gördük. Cuma gelen Moody's açıklaması, piyasalarda giderek artacak baskının ilk habercisi olabilir.
Küresel piyasalar ve ekonomi için bugünlerdeki en büyük risk ise ABD borsalarındaki düşüşün hızlanması ve Ukrayna'da olayların yeniden kontrolden çıkması olabilir.