Vücudunuzun iki bileşenden oluştuğunu düşünün: Hücreler ve bağ dokuları. Her ikisi de yaşamını devam ettirebilmek için su kullanıyor. Bu yüzden vücudunuzun tamamen hücre, bağ dokular ve sudan oluştuğunu düşünebilirsiniz. Hücreler, cildiniz de dahil olmak üzere, organlarınızı ve kaslarınızı oluşturur. Cildinizdeki hücrelerle kalp hücrelerinin aynı olmadığını düşünürsünüz. Esasında temelde hepsi aynı. Tüm hücreler yağ, lesitin ve doğal bir antioksidan olan, hücreyi zararlılara karşı koruyan ve tüm canlılarda bulunan koruyucu bir zara sahiptirler. Hücre zarı içerisinde içinde hücre çekirdeği de bulunan sitoplazma adı verilen bir madde bulunur. Hücre çekirdeği hücrenin kontrol merkezidir. Hücrenin dış zarına gelen bir zarar en az çekirdeğine gelen zarar kadar tehlikelidir. Sitoplazma ve hücre çekirdeği ağırlıklı olarak sudan meydana gelmiştir. Kalbiniz, beyniniz, kemikleriniz, cildinizin tamamı da hücredir.
Bağ dokuları kaslarınızı birbirine bağlayan organların da içinde bulunduğu ve bir organı diğerine bağlayan lifli bir materyaldir. Bu dokunun çok az hücresi vardır ve bu dokular vücudun matriksi de diyebileceğimiz yarı katı hiyalüronik asidi taşır.
Hyalüronik asit, vücudun her dokusunda bulunur ve belirli hayati aktiviteleri gerçekleştirmekten sorumludur. Hyalüronik asitin önemli faydalarından bazıları, eklem ağrılarının tedavisi, cilt yaşlanmasını azaltması ve bağışıklık sistemini güçlendirmesidir.
TAVUK SUYUNDA BULUNUR
Hayvansal ürünler hyalüronik asidin en iyi doğal kaynakları olarak kabul edilir. İnsanlarda olduğu gibi, hayvanlarda da hyalüronik asit deri ve nöral dokuların önemli bir bileşenidir. Bu nedenle her tür et bu asidin zengin bir kaynağıdır. Tavuk ve et suyu da yüksek miktarda bağ dokusu ve kolajen içerir. Kırmızı etler A vitamini açısından zengin kaynaklardır ve retinol formunda hyalüronik asit salgılamaya yardımcı olurlar.
Askorbik asit olarak da bilinen vitamin C, vücudumuzda hyalüronik asit için iyi bir kaynak olabilir. United States Department of Agriculture'a göre sarı, kırmızı, yeşil ve turuncu biber de dahil olmak üzere pek çok biber çeşidi C vitamini açısından zengindir. Kişniş ve maydanoz gibi sıklıkla baharat olarak yemeklerde kullanılan otlar, aynı zamanda C vitamini içerirler. Limon, portakal, ıhlamur ve greyfurt gibi narenciyeler C vitamini açısından büyük bir kaynaktır. Bu meyvelerden elde edilen meyve suları ve hatta bu meyvelerin kabukları büyük miktarlarda C vitamini içerir, içeceklerde ve yemeklerde kullanılabilirler. C vitamini açısından zengin diğer meyveler şunlardır: Guava, mango, kiraz, kivi, portakal, yaban mersini, ahududu ve tüm üzüm çeşitleri. Elma, muz, domates, avokado, ananas, kavun, şeftali ve armut gibi magnezyum açısından zengin meyveler de hiyalüronan düzeylerini artırmada yardımcı olur.
GÖZ KAPAKLARI ŞİŞMEYE BAŞLAR
Kolajen ve elastin üretmek için gerekli maddeleri, yediğiniz besinlerdeki aminoasitlerden alırsınız. Kan damarları, sinirler, tendonlar, bağlar ve derinizin iç tabakarının hepsi bağ dokusudur. Yaşlandıkça hücrelerimiz ve bağ dokularımız bozulmaya başlar. Su çekme ve tutma özelliklerini yitirmeye başlayarak performanslarını yavaşça kaybederler. Tutulamayan bu su sızar ve amaçsızca hücrelerin ve bağdokularının arasında dolaşmaya başlar. Bildiğiniz üzere ben de buna 'atık su' diyorum.
Bu atık su sadece kullanışsız değildir; aynı zamanda problemlere de sebep olabilir. Sakıncalı bir biçimde size yumuşak ayak bilekleri ve göz kapakları yaratır. Vücudunuz bu atık suyla dolu olabilir ve hâlâ susuzluk yaşıyor olabilirsiniz. Çünkü su en çok ihtiyacı olan hücrelere ve bağ dokularına ve bu sebeple kalbinize, ciğerlerinize, beyninize, akciğerlerinize ve derinize ulaşamaz. Peki, bu atık su ile ilgili bir şeyler yapılabilir mi? Kesinlikle!
İlk olarak, hücre duvarlarınızı yenileyerek ve bağ dokularınızın yapısını güçlendirerek bu su kaybını engelleyecek adımlar atabilirsiniz. Kolajen artırımı bu bağlamda ihtiyacınız olan şeydir. Kolajen cilde destek ve esneklik sağlayan önemli bir yapısal proteindir. Kolajen, derinin bağ dokusunun önemli bir bileşenidir ve epidermisin altında bulunmaktadır. Kolajen doğal olarak vücutta meydana gelmesine rağmen, üretimi artan yaşla birlikte azalır. Kolajenin azalması ise cildin sıkılığını ve esnekliğini olumsuz etkiler. Bu yaşlanma belirtileri, kolajen artımına yardımcı gıdalar alarak geciktirilebilir ve hatta tersine çevrilebilir.
Yaşlandığınızda neler olur?
Kırışıklıklar
Güneş lekeleri
Daha az saç
Zayıf hafıza
Zayıf enerji
Zayıf sindirim
Zayıf dolaşım
Daha çok stres
Kronik ağrılar
KOLAJEN ÖNEMLİ
Aynada gördüğünüz yaşlanma izleri, mikroskobik seviyede meydana gelen olayların bir yansımasıdır. Bu kavramı anlamak önemlidir, çünkü cildinizi yenilemek ve onarmak için yapacağınız her şey bu tabakalarda bulunan hücrelerde meydana gelir ve fark edilebilir bir hale gelmeleri en az beş hafta sürer. 20 ile 25 yaş arasında başlayan tipik değişikliklerden bazıları şöyledir:
Üretilen deri hücrelerinin her biri daha büyüktür, şekilleri düzensizdir ve daha yavaş gelişir.
Yüzeyde daha az ölü deri tabakası bulunur.
Kolajen ve elastini sararak birbirine yapışmalarını ve nemli kalmalarını sağlayan su tutucu moleküllerin sayısında azalma olur.
Cildin üst tabakasında bulunan ölü deri hücreleri ile gelişmekte olan hücreleri birbirine bağlayan su tutucu molekül sayısında azalma olur.
Her 10 yılda bir, pigment üreten hücreler yüzde 20 oranında seyrelir. Aynı zamanda küçük bölgelerde melanin üretimi artar, bu da yaşlılık lekelerine sebep olur.
Cildi korumaya yarayan bağışıklık hücreleri, erişkinlik ve yaşlılık arasında yarıya iner ve hatta güneşe maruz kalan ciltlerde bu sayıda daha da fazla azalma olur.
Kolajen ve elastin üretiminden sorumlu fibroblast adı verilen hücreler pasifleşmeye başlar.
Cilde sağlamlık veren kolajen lifleri kalınlaşır, kırılganlaşır ve sayılarında yılda yüzde 1 oranında azalma gözlenir.
Cilde esneklik veren elastin lifleri sıkılığını kaybeder ve kolayca kopar. Ayrıca sayılarında da azalma meydana gelir.
Kolajen ve elastin liflerini bir arada tutan zemin maddesi incelir.
Besin taşıyan hücresel atıkların vücuttan atılmasını sağlayan damarlar küçülür. Geriye kalanlar genişlese de duvarları kalınlaşır. Bükülme ve kopmaya yatkın hale gelir.