Bir an durun ve 2 yaşında biri olmanın nasıl bir şey olabileceğini düşünün. Muhtemelen o günleri hatırlayamayacaksınız. Fakat bunu çevrenizdeki çocuklara bakarak ya da kendi hafızanızdaki anılarla biraz olsun başarabilirsiniz. Çünkü çocuklar gençliğin özünü yansıtır. Onlar cesur, yaratıcı ve meraklıdır, büyükler gibi şüpheli ya da endişeli değildirler. Kelime dağarcıklarında dahi stres yoktur. Onlar küçük konuşkan yaratıklar olmadan önce binlerce kez dizlerinin üzerine düşer, her gün yeni hatalarla tanışırlar. Deneme yanılma adeta onların oyunudur. Emeklerler, yürürler, sonra koşarlar. Bunlar spontane gelişen şeylerdir, bunların olması için plan yapmazlar. Her gün yeni bir şey denerler. Onların duyguları gerçek ve açıktır. Hayal kırıklığı ile deli gibi çığlık atarlar ya da karınları ağrıyana dek kahkahalarla gülerler. 2 yaş çocukları hiçbir şeyi saklamaz. Bunun nasıl olduğunu bilmezler... Şimdilik!
3 YAŞ DÖNÜM NOKTASI OLUYOR
3 yaşına geldiklerinde 'hayır' demeyi, istediklerini söylemeyi öğrenirler ve bununla beraber başarısızlık korkusu duymaya başlarlar. Onlar artık sadece kendilerini tanımaya çalışmazlar ve sadece içgüdüleriyle hareket etmezler. İlk iki yıllarındaki gibi kusurlarıyla mutlu olmazlar. Şimdi onlar hızlı bir şekilde başarıya imza atmak, anlık görüntüleri ve olayları tecrübe ederken akranlarını, ailelerini memnun etmek isterler, sezgilerine daha az, bilgilerine daha çok güvenirler. Ne anlama geldiğini bilmeseler de kendilerini eleştirirler, yarışmacı ve mükemmeliyetçi olmaya başlarlar. Aynı zamanda eksiklerinin ve kusurlarının farkına varmaya başlarlar. 'Yapamam' kelimesi ortaya çıkmaya başlar. Daha önce aktivitelerde daha ilkel davranışlarda bulunurken artık davranışlarında daha hesaplı ve kısıtlayıcı olurlar.
ENDİŞE DUYUYOR MUSUNUZ?
Bir an için kendi hayatınızı düşünün; kaygısız ve spontan mısınız? Bilmediğiniz yeni bir maceraya atılmadan önce kendinizi hesaplar yaparken buluyor musunuz? Gelecek için endişe duyuyor musunuz? Geçmişe dair pişmanlıklarınız var mı? Bazen içinizden geldiği gibi davranmak için başkasının yardımına ihtiyaç duyuyor musunuz? Görünümünüzle ilgili endişeleriniz var mı? Hayat size karmaşık, zor ve üzerinize geliyormuş gibi hissettiriyor mu? Eğer bu sorulara cevabınız evet ise bilin ki yalnız değilsiniz. Modern yaşamdaki tüm zorluklara rağmen huzurlu ve sağlıklı olmak isteyen milyonlarca yetişkinden yalnızca birisiniz. İçinizdeki çocuğun enerjik zihniyetini geri getirebilirsiniz, hücrelerinizi fiziksel, ruhsal ve duygusal olarak yeniden inşa edebilirsiniz. Nasıl mı? 30 yıldan fazla cilt tedavisiyle uğraşmak bana ne öğretti? Cilt tedavi ederek geçirdiğim yıllar benim cilt sağlığının ötesinde yeni araştırmalar yapabildiğim bir süreç oldu. Araştırmalarım sırasında, yaşlanmayı hızlandıran çok önemli bir etken keşfettim: Kültürel stres. Kültürel stres, içsel bir şeydir. Kültürel stres sıkışık bir otoyolda yine geç kalacağımızı düşünmek ve dünden kalan 20 yüksek öncelikli e-postaya cevap vermeye zamanınızın olmamasıdır. Kültürel stres, mevcut bir tehlikeye karşı hayatta kalma tepkisi değildir. Kültürel stres, günlük hayatta aklımıza hiç gelmeyecek bir şekilde bizi alaşağı eder.
KÜLTÜREL STRES ETKİLİYOR
Kültürel stres sandığımızdan daha erken hayatımıza girer. 3 yaş civarında toplum sizi etkilemeye başlar ve dünyanın farkına varmaya başlarsınız. Sonunda cisimsel bilim tarafından desteklenen bu basit sonuç neredeyse 40 yılımı aldı. Çoğu insan benim yalnızca cilt problemleriyle ilgilendiğim kanısına sahiptir ama bu doğru değildir. Bugün benim birçok çalışmam; insanların davranışlarını değiştirerek içindeki gençliği ortaya çıkarırken kültürel stresle savaşıp hücrelerini DNA'larından ciltlerine kadar değiştirebilecek niteliktedir.
CİLT İÇERİNİN YANSIMASIDIR
Cilt tüm vücudun içini dışarı yansıtan bir mikro evrendir. Bana gelen insanlar hayatlarındaki değişimi tecrübe ediyorlar. Acaba onlar mutlu mu? Hayatlarında çözülmemiş problemler var mı? Stresleri gizli bir şekilde fiziksel yaşamlarını ve sağlık sorunlarını mı tetikliyor? Gerçekten olması gibi yaşadıklarını hissediyorlar mı? Ben ciltlerine bakarak bunu anlayabiliyorum.
EN ÖNEMLİSİ KENDİNİZ OLMANIZ
Profesyonel yaşamında çok başarılı olan bir hastam vardı. 50 yaşlarında görünüyordu ve daha genç görünmek istiyordu. Oldukça mutlu görünüyordu. Ona yaşam kalitesi ile ilgili sorduğum sorulara puanlar vermesini istediğimde 10 üzerenden 8 ya da 9 veriyordu. Mantrasını ortaya çıkarmak için 'Kendin ol'u seçti. Bu benim için şaşırtıcı oldu çünkü 'kendisi' olduğunu ve mutlu olduğunu düşünmüştüm. Ama konuşmaya başladığımızda gerçek yüzünü başarıyla sakladığını ve kendisini olmak istemediği biri gibi hissettiğini söyledi. Hayatını başka insanların beklentilerine göre yaşadığını söyledi. Hızlı yaşlanmasına neden olan şeylerin bunlar olduğunu biliyordum ve o bu konuda çok endişeleniyordu. Onun fiziksel sağlığıyla ilgili derin incelemeler yaptığımda kronolojik yaşının ötesinde hücresel düzeyde daha gelişmiş yaşlanma belirtileri olduğunu gördüm. Ben duygusal değişimi kabul ederek daha sağlıklı ve güzel görünmenin mümkün olacağını düşünüyorum ve hastalarımı da buna yönlendiriyorum. Tabii ki de ağır klinik depresyonda olan ve hastalıkları alternatif tıpla tedavi etmeye çalışanlardan bahsetmiyorum. Ben dışarıda daha iyi, huzurlu ve sağlıklı bir hayat hayali kuran milyonlara köklü bir çözüm sunmaktan bahsediyorum. İnsanlara onları daha mutlu yapacak bir şeyin ne olduğunu sorduğumda; para, daha iyi kariyer ya da yüz gerdirme diyorlar. Ama yanılıyorlar! Bugün milyonlarca kronik hastalığın etrafımızı kuşattığını hepimiz biliyoruz. Uykusuzluk dahil olmak üzere, obezite, panik atak, alerjiler, irritabl bağırsak sendromu, akne ve egzama gibi cilt rahatsızlıklarının hepsinin temelinde mutsuzluk yatıyor.