Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Delege, Kemal Bey’i neden çizdi?

1990'ların başında, henüz Maliye Bakanlığı'nda tanıdığımızda sakin mizaçlı, görev odaklı, düzgün bir bürokrattı.
Ancak, siyasi kariyer yaptıkça...
Entrikacı, gizemli, kinci tarafları ön plana çıkmaya başladı.
Elbette seçim yenilgileriyle maluldü ama onu CHP Genel Başkanlığı'ndan götüren asıl sebepler seri zikzakları, en yakınlarından bile sakladığı gizli temasları, imzaladığı karanlık protokoller, giderek mezhep temelli dar alana sıkışan tercihleri ve asla özeleştiri vermemesi oldu.
Oysa kurultay sabahı, delege ortada idi. Kemal Bey'i bir kalemde silip atmaya gönlü el vermiyordu.
Ama kürsüye çıktığı anda, geleneksel fabrika ayarlarına döndü. Sadece suçladı, suçladı, suçladı...
FETÖ ile yolculuğunun arka planı, kendisini -sözde- Adalet Yürüyüşü'ne mecbur bırakan mesajlar, MİT TIR'ları kumpasındaki rolü, bugünkü HEDEP ile pazarlıklarının içeriği, yabancı büyükelçiler ve yurtdışı buluşmalarının asli tutanakları, birebir görüşmelerinde 6'lı Masa ortaklarına vaatleri...
Daha pek çok kritik dosya bugün bile aydınlatılmayı bekliyor.
Kanımca CHP delegesi, değişim derken bütün bu bagajlardan kurtulmayı istedi. Ve üzülerek belirtmek gerekir ki... Suskunluk abidesi Selvi Hanım'ın, Özgür Özel kürsüden indiğinde, yanına çekip ayar vermesi ise ailenin gerçek yüzünün anlaşılmasına neden oldu!
Belli ki bundan sonra... Yeni-CHP, Eski-CHP'ye doğru dümen kıracak!
Yani...
6 okun ucu sivriltilecek, bölücü Kürt politikasına selam çakılacak, marjinal sola açılım yapılarak onların eylemci tarafı sokak gösterilerinde kullanılacak. Ve bütün bunların üstüne de Atatürk şemsiyesi açılacak.
Unutmadan..
CHP'de şimdilik "bir şey değişti!", Kemal Kılıçdaroğlu. Asıl değişim, yeni genel başkan Özgür Özel ile gölge genel başkan Ekrem İmamoğlu arasındaki çatışma/denge denklemini müteakiben anlaşılır hale gelecek!

***

BLİNKEN NE UMDU, NE BULDU?

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken bir mecburiyet gereği kısa bir süre için Türkiye'de idi. Yani istemeye istemeye geldi. Bir ay içinde üç kez İsrail'i ziyaret eden, Tel Aviv'de Yahudi kimliğinden dem vuran Blinken'ın, Ankara'da sıcak karşılanmasını beklemek de zaten hayalcilik olurdu. Türkiye'ye gelmeden önce Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne uğrayan Blinken'ın temas trafiği, Türkiye tarafından kuşkusuz not edildi. Giderayak Esenboğa'daki açıklamasından anlaşıldığı kadarıyla Blinken, bir taleple gelmiş. Bunu, "Hamas'a baskı kurun. Rehineleri bıraksın. Biz de İsrail'i durduralım" kurgusu olarak okumak mümkün! Gelelim Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın mevkidaşını karşılamasındaki inceliklere. Her şeyden önce, son telefon konuşmalarından birinin sert tonda geçtiği bir sır değil. Blinken'a gece geç saatte indiği Ankara'da klasik protokol dışında takviyeli bir karşılama yapılmadı. Bakan Fidan da Blinken'ın "yapay kucaklaşma" teşebbüsünü sade tokalaşma ile geçiştirerek net mesajlar vermiş oldu...
ABD'nin, Gazze katliamında İsrail'e verdiği açık destek ve Blinken'ın Yahudi kimliği ile bu acımasızlığı cesaretlendirmesi,
Suriye'de, terör örgütü YPG ile artarak devam işbirliği,
Terörle mücadele görevindeki Türk SİHA'sının, ABD savaş uçaklarınca düşürülmesi,
F16 satış paketinin sürüncemede bırakılması,
İsveç'in NATO üyeliği için bastıran ABD'nin, terör örgütleri konusunda aynı duyarlılığı Stockholm'e hatırlatmaması,
Karabağ'ın Azerbaycan toprağı olduğu tescillendiği sırada Ermenistan'la ortak tatbikat yapılması,
Kıbrıs Rum Kesimi'ne silah ambargosunun kaldırılması ve Dedeağaç'ta devasa askeri yığınak yapılması...
Kısacası...
Bu manzara, müttefiklik çerçevesine oturmuyor!
Ve nihayet...
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan... Evet, resmi programında kabul yoktu. Fakat en küçük samimiyet ve çözüm ışığı görünse Erdoğan da Blinken'a vakit ayırırdı!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA