Elbette, her seçimin kendine özgü koşulları vardır. Yani, farklı tarihlerdeki seçimler üzerinden güncel şartlara dönük bağlayıcı kıyaslama yapmak yanıltıcı olabilir. Ama belirli ve özgün davranış kalıplarını hatırlatmakta ise sakınca olmaz.
İzlediğiniz üzere Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 28 Mayıs'taki 2. Tur seçimi için "Bizim rakibimiz CHP değil, rehavettir. Asla zafer sarhoşluğuna kapılmayacağız" dedi.
Sn. Cumhurbaşkanının bu ifadesi, "Nasılsa kazandık" havasına girilmesinin risklerine işaret ettiği gibi seçmenin yine coşkuyla oy vermeye gitmesini teşvik ve son ana kadar sandığa sahip çıkması çağrısıyla da doğrudan bağlantılı.
Siyaset ustası Erdoğan'ın haklılığını teyit eden örnek bizi, 2014 yılına götürüyor. 17-25 Aralık 2013 tarihli, FETÖ imzalı, hükümeti devirmeye programlı emniyet ve yargı darbesi karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan dimdik durmakla kalmamış, yakın çevresinden başlayarak siyasi tabanındaki en sade vatandaşa kadar geniş toplum kesimlerini uyarmaya çalışmıştı. Erdoğan'ın gayreti, samimiyeti, Türkiye'nin karşı karşıya bırakıldığı tehlikenin büyüklüğü karşısında seçmen, sağduyusunu korumayı başarmıştı. Öyle ki... Kritik eşik haline gelen 30 Mart 2014 yerel seçimlerine katılım oranı yüzde 89.15'i bulmuş, AK Parti güven tazelerken Erdoğan da o darbenin şok dalgasını siyaseten savuşturmuştu.
Lakin...
Bir diğer belirleyici olan 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanı seçimine, AK Parti seçmeni beklenen ölçüde omuz vermemiş, "Bu iş zaten bitti" zannıyla memleketine gitmeyi tercih etmişti. İşte o seçimde katılım oranı yüzde 74.13'e kadar gerilemişti. Allah'tan, umudu kırılan muhalefet seçmeni de yazlıklarına dönmüş, benimsemediği adaya oy atmak istememişti de o tarihte "kötü bir sürprizle karşılaşılmamıştı!"
Diyeceğim o ki...
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a güvenen, umut bağlayan, onunla yol yürümeyi istikrarın teminatı olarak gören seçmen, 14 Mayıs'tan az olmayan katılımla sandıklara yığılmalı, son oy kayda geçene kadar takibi bırakmamalıdır. Zira şu anda oynanan oyun... Erdoğan'ın en az oy oranı ile seçilmesi, yani siyasal tabanı erimiş halde Cumhurbaşkanlığı'nı sürdürmesi yönündedir. Gerek 2. tur seçimini kazanmak gerekse sınırda oy oranı tezgâhını bozmak için "yüksek bilinç ve siyasal duyarlılık" korunmalıdır.
***
OĞAN, KENDİNE YAKIŞANI YAPTI
Siyasi "kırılma anlarında" sergilediğiniz duruşla tarih ya sizi yazar ya da siler... Sinan Oğan, dün akşamki basın açıklaması ile "kendine yakışanı" yapmış, ilkesel tutarlığını ortaya koymuştur. Kuşkusuz, adaylık için imza toplarken ve adaylığı sırasında yaşadıkları, onda derin izler bırakmıştır. Fakat son noktada, duygular değil, akıl yani milli menfaatler ağır basmıştır.
Kaldı ki...
Makro bazda bakıldığında vurguladığı hususların tamamı, Cumhur İttifakı'nda ve Sn. Cumhurbaşkanımızda karşılık bulmaktadır. Terörle kesintisiz mücadele, deprem riskine karşı ulusal eylem planı, güncellenmiş ekonomik program, sığınmacıların bir takvim dâhilinde ülkelerine dönüşlerinin sağlanması, Anayasa'nın ilk 4 maddesine ve Türklük tanımının yer aldığı 66. maddesine dokunulmaması zaten geniş siyasal ortak paydayı temsil etmektedir.
Unutmadan!
Oğan'ın bu kararını Kemal Kılıçdaroğlu'nun yarıştaki pozisyonu adına küçümsemeye çalışanlar, eğer Oğan, "Tercihimiz, Millet İttifakı'nın adayı" demiş olsaydı, "Kimseye söylemeyin ama kazanıyoruz" diye meydana çıkarlardı!