An itibariyle iki siyaset ekolü çarpışıyor. Bir yanda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın ısrarla takip ettiği "eser siyaseti" ve "mitingler, açılışlar vesilesiyle vatandaşla canlı temas" modeli...
Diğer yanda ise "kimlik siyaseti" merkezli, "video mesaj ve popülist vaat destekli" kanaat belirleme modeli...
Fotoğrafın ön yüzünde görünenler şunlar:
Milli Uydu İmece. Türkiye'nin otomobili TOGG. Kızılelma İnsansız Savaş Uçağı. Karadeniz Gazı. TCG Anadolu Gemisi. Yerli Altay Tankı. Kocaeli Şehir Hastanesi. Temeli atılan binlerce deprem konutu. Teslimatı yapılan köy evleri. Ankara-Sivas Hızlı Treni. Akkuyu Nükleer Güç Santrali. Kadınlar ve gençler için kaynağı belli somut projeler... Ayrıca problemleri çözülen EYT'liler, sözleşmeliler, taşeronlar, mevsimlik işçiler... Özel olarak ele alınan asgari ücretliler ve emekliler...
Fotoğrafın arka yüzünde görünenler ise...
Terör örgütü PKK'dan ayrışmayan dağdaki Kürt kimliğine mavi boncuk. Herkesin bildiği sır olan Alevi aidiyetine vurgu. Çok başlı ve çok parçalı yönetim önerisi. Hayali uluslararası sermaye getirme sözü. Ülkenin iş insanlarını suçlu ilan etme ve yatırımcıyı ürkütme tarzı. Şehircilik ve sosyal politikalardan sorumlu olduğu duyurulan ve ayar verilerek alt kadroya çekilen İstanbul ve Ankara belediye başkanları. Bugünden bakanlıkları ve kamu kadrolarını paylaşan güç odakları. Yabancı devletlerin desteğine bel bağlayan ittifak ortakları...
***
Şunu gönül huzuruyla söyleyebiliriz ki... "Sırf değişim için değişim istemek" umut gibi sunulsa da hayal kırıklığı ile sonuçlanıyor. Değişimin, "içerikli olması" esastır. 14 Mayıs'a giderken bizdeki muhalif arayış, değişim talebine değil, "intikam ateşine ve rövanşizme" denk düşüyor.