28 Kasım saat 10.30. Bilkent Otel. 9 ay sonra (28 Şubat 2022'deki CHP, Deva, DP, GP, İP ve SP genel başkanlarının ortak deklarasyonunu takiben) yine aynı salondayız. Gerek davet konusunun içeriğine gerekse davet düzenine ilişkin gözlemlerimiz bize, 6'lı Masa'nın ülkeyi olası yönetim biçimine ilişkin önemli ipuçları verdi.
Öncelikle...
Toplantının başlığı, "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi" yerine "Recep Tayyip Erdoğan'a Karşı Anayasa Önerisi" olarak ilân edilse daha gerçekçi olurdu. Neden?
Çünkü... Bilhassa CHP'lilerin geliştirdiği söylem, diğer parti temsilcilerinde de karşılık buldu. Liderler adına genel başkan yardımcıları ve genel sekreterler 84 maddelik anayasa paketini bölüm bölüm okudu. Ve bu sırada...
"Tek adam. Tek kişi. Tek patron. Tek başına. Tek tipçi. Tek adam rejimi" diye başladılar.
"Otoriter sistem. Otoriter anlayış. Otoriter zihniyet. Otoriter anayasacılık" diye bitirdiler.
Konuşmaları dinledikçe... İnsanın ister istemez...
"Sen neymişsin be Erdoğan?!" diyesi geliyordu.
Her şeyden önce... "Demokrasi Zamanı" iddiası ile gündem belirlemeye çalışan ekipler, bir yaman çelişki ile karşı karşıya idiler. CHP başta olmak üzere kendi partilerini, eleştirdikleri Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne benzer yetki ve kararlarla yöneten o kadrolar, evlerinin içine bakmadan dışarıya demokrasi vaat edince, bu durum hayli tuhaf kaçıyordu.
Evet...
Bu ülkede demokrasiye bağlı, insan hak ve özgürlüklerine saygılı, cumhuriyet ortak paydasında buluşan, sistemik meselelere çözüm için kafa yoran hatırı sayılır çoğunluğun makûl bulacağı öneriler de yok değildi.
Lakin...
Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince, devamını tahmin etmek güç değildi! "Varsa yoksa Erdoğan karşıtlığı üzerine kurulu" 6'lı Masa formülasyonu, Cumhurbaşkanı'ndan ziyade, daha çok "Cumhurla karşı karşıya geliyor" gibiydi.
Esasen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da kabul ettiği, MHP lideri Sn. Devlet Bahçeli'nin de katkı sunduğu üzere mevcut hükümet sisteminin "uygulamadan kaynaklanan problemlerine" ince ayar yapılabilir. Bunun için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni kazıyıp yerine Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem adı altında çok parçalı veya zayıflatılmış hükümet modeline kapı aralamak bence bu milleti ikna etmez.
Yürürlükteki sistemin demokratik denetimine, bireysel özgürlük alanına veya yargı erkenin işleyişine dönük teklifler getirmek ile milletin doğrudan cumhurbaşkanını seçme ve eş zamanlı olarak hükümeti kurma yetkisini elinden almak arasında çok büyük fark var. Gensoru ile hükümet düşürmeyi, yeni hükümetin kuruluşu için güvenoyu alma şartına bağlamak bile 6'lı Masa'nın umduğu gibi yönetimde istikrar beklentisini karşılamaya yetmez!
Erdoğan'ın liderliği, karizması, milletle bütünleşme kabiliyeti, milletin iradesine sonuna kadar sahip çıkma yetkinliği, vesayete ve darbeye karşı durma cesareti, uluslararası temsildeki ağırlığı onu, bambaşka bir konuma oturtuyor.
Erdoğan'la mücadeleyi, sandık yerine dış mahfillerin desteğinde aramak, kullandığı anayasal yetkileri şahsına özgü gibi yorumlamak ve bütün bunlara yönelik önlemler alınca ülkenin sorunlarının çözüleceğini düşünmek hakikaten romantik kaçıyor!
Gelelim 6'l Masa'nın salon düzenine...
9 ay önceki kaotik manzara, karmaşa bu kez yoktu. Muhtemelen davetli sayısı ve profili ile ilgili önlem alınmıştı.
Masa adına, bize davet CHP'den geldi. Aynı CHP'nin, yıllardır basın etkinliklerine bizi davet etmemesi ise hâlâ devam eden garabetin bir tezahürü idi. Yine de medyayı kapsama alanı itibariyle dünkü toplantı iyiydi.
Masa ortakları salonda kendi siyasal gettolarına çekilmişti. Siyasi parti temsilcileri kaynaşmış görünmüyordu. Her parti üyesi ayrılan yere oturdu ve kendi arkadaşları ile sohbet etti.
6'lı Masa'ya bel bağlayan, daha önce AK Parti'ye bordalayıp, şimdilerde Masa'dan medet uman isimlere salonun başköşesinde yer tahsis edilmişti. Hepsi, o anki söylemlerin cazibesine kapılmış ama pratik karşılığına odaklanmamıştı.
Özetle...
Siyasette rekabet, farklı fikir ve öneriler adına fena bir toplantıya tanıklık etmedik.
Gel gör ki... Bu manzara dahi 6'lı Masa'nın, liderlerin zoruyla yürüyen ve kamuoyunun belli bir kesimi için zoraki ayakta tutulan birliktelik olduğu gerçeğini değiştirmeye yetmiyordu!