Ankara kulisi genelde merak konusudur ya... Bu kez, İstanbul'u da içine alacak şekilde iş dünyası odaklı kulisleri, Ankara'ya dair hesaplarla birlikte yansıtmak istiyorum. Elbette yakın tarihlerde katıldığım bir dizi toplantı ve özellikli sohbetlerden hareketle kendi çıkarımlarımı paylaşacağım
Sırasıyla ve satırbaşları ile özetleyecek olursam...
Siyasi süreçlerdeki değişime en duyarlı kesimlerin başında iş insanlarının geldiği şüphe götürmez bir gerçek. Gördüğüm o ki... Kur-Faiz-Enflasyon denkleminde zorlu günler yaşanır, 6'lı Masa etrafında alternatifler pompalanırken iş âlemi gözünü bu sahaya dikmiş.
Hatırı sayılır kısmı farklı muhalefet partilerinden temas noktaları bulmaya, görüşmeler yapmaya bile başlamış. Bir adım ileri gidenler ise farklı kanallardan siyasi finansmana yeşil ışık yakmış.
Ancak gelinen aşamada... Cumhurbaşkanı'nın sahaya çıkması, dar ve sabit gelirlileri gözeten politika önlemlerine yönelmesi, dış politikadaki hamlelerin çarpan etkisi, iş dünyasındaki iklimi epeyce değiştirmiş. Ve muhalefete doğru direksiyon kırmaya meyilli olanlar dahi, şimdilerde ayağını gazdan çekmiş. Daha dengeli ve dikkatli bir yol tutturmayı seçmiş.
Yılın son çeyreğinde, özellikle cari açığın finansmanına dayalı karamsar senaryolar büyük ölçüde dağılmış. Cumhurbaşkanımızın siyasal ağırlığıyla ilişkilendirilecek şekilde Körfez merkezli dış finansmanın devam edeceği, Rusya ile ticaretin ve turizmin pozitif etkisinin de kur üzerindeki baskıyı kıracağı genel kabule dönüşmüş.
Bununla birlikte... ABD ve AB'nin, Rusya yaptırımları karşısında Türkiye'nin konumuna ve bağlantılarına ilişkin yakın takibi, Ankara ve İstanbul'daki temas trafikleri, bankacıları ve iş örgütlerini markaja alma çabası da asla ihmal edilmiyor.
Özel sektörün etkin azınlığı, konvansiyonel araçlar ve söylemlerin Türkiye ekonomisini değerlendirmek için yeterli olmayacağını benimsemekten uzak duruyor. Aksine, seçim sonrasına dönük yığınak yapmayı tercih ediyor.
Yani... Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, 2023 seçimlerine büyüyen ekonomi ile gireceğini öngörüyor. AK Parti'nin siyasal karşılığının ise Cumhurbaşkanı'nın seçmendeki hatırına ve milletvekili adaylarının teşkilatların beklentisiyle uyumuna bağlı olduğunu savunuyor.
Yine onlara göre... Devlet dinamikleri, kaotik küresel ve bölgesel gelişmeler yani sıcak çatışmaya dönüşebilecek tehditler karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın deneyimine ve liderliğine güveniyor.
Türkiye Ekonomi Modeli 'ne dönük mesafeli duruşta, ciddi bir değişim hissedilmiyor. Şirket yöneticileri kamuoyunun önüne A Planı ile çıkarken, Haziran 2023'ün ardından devreye girecek B Planı hazırladıklarını söylemekten imtina etmiyor.
Bardağın dolu tarafına bakanlar... Seçim sonuçlarıyla beraber Cumhurbaşkanı'nın; devletin, ekonominin ve parti kadrolarının işleyişine yeniden bakacağını, köklü kararlar alacağını, bunun da piyasalar açısından yumuşak geçişe fırsat sağlayacağını düşünüyorlar.
Arada, özeleştiri de yapıyorlar. Türk firmalarının gerçek manada büyümediğini, özünde sadece irileştiğini, öz sermayeyi güçlendirmek yerine kredi bağımlısı haline geldiğini, bu manada yapısal dönüşüm gerektiğini samimiyetle söylüyorlar.
Asgari Ücret'in yılbaşındaki seviyesini daha çok "kıdem tazminatı yükündeki artış" üzerinden, EYT düzenlemesini de "personel ödemelerindeki sürpriz maliyet" yönüyle hesaplamaya çalışıyorlar.
Kredi piyasasındaki darlık ise en kritik sorun olarak masada duruyor. Uygulanan program, Liralaşma stratejisi, kur istikrarı gerekliliği, cari açığın finansmanı gibi faktörlerin kredi kanallarını sınırladığını, bankaların da ihtiyatlı davranmakta haksız olmadığını anlatıyorlar. Fakat yine de Şubat-Mart aylarında imalatçı ihracatçıları önceleyen yeni bir kredi paketi açılacağını, vergi ve ödeme şartları ile ilgili yeni adımlar atılacağını paylaşıyorlar.