Geçici koruma altındaki yabancılar yani "sığınmacılar" konusu, partiler üstü mesele olarak görülmeyip, ısrarla siyasi tartışma malzemesine dönüştürüldüğü için bu hassas alanın, hakiki manada ve çok yönlü ele alınması zorlaşıyor. Bakınız, bu tür kısır politik yaklaşımların üreteceği risklere ilk değinen isimlerden biri SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran Hoca oldu (11.05.2022/NTV Siyasi İşler Programı) Prof. Dr. Duran, marjinal ağırlığı olan partilerin, yabancı düşmanlığı içeren ve ırkçılık çağrışımı yapan çıkışlarının, merkez siyaseti zehirlememesi, hatta Fransa'daki gibi ipotek altına almaması gerektiğine işaret etti. Ki haklıydı. Kanımca halen Türkiye'de kötü niyetlerle köpürtülmek istenen sığınmacılar sorunu ancak siyasi sahada organize edildiğinde, ülkenin huzur ve istikrarı için anlık tehlikeler doğurabilir. Yoksa orta uzun vadede demografi ve ulusal güvenlik açısından zaten düşünülmesi gereken bir yığın faktör söz konusu!
***
Neyse ki benim hep önemsediğim "devlet aklı" proaktif davranıyor ve müteyakkız halde çalışıyor. Bugün daha detaylı biçimde öğreniyoruz ki...***
Sığınmacılar, elbette süreli misafirimiz. Her birini aynı kefede tartmak da doğru değil. Iraklısı, Suriyelisi, Afgan'ı artık ayrı sosyal katmanları temsil ediyor. Hele hele Türkiye'de okula giden Suriyeli çocuklar var ki... Onların duyguları bambaşka. Kısa süre önce, sığınmacılarla ilgili bir zirveye katılan sivil toplum kuruluşu temsilcisinden dinledim.
Suriyeli sığınmacı diyor ki...
"Hayat şartları burada çok ağırlaştı. Toprağımı özledim. Fakat ne ile karşılaşacağımı bilmiyorum. Canımdan emin olsam memleketime gideceğim. Ancak geçenlerde çocuklarıma 'Suriye'ye döneceğiz' dedim. Bizim 10 yaşındaki oğlan, 'Baba, ne Suriye'si?" diye sordu. O, burada okudu, burada büyüdü. Suriye'ye ilişkin hiçbir fikri yok. Hatta Arapça konuşuyor ama Türkçe yazıyor!"
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz