Hava muhalefetinin yol açtığı yerel sorunların çözümü noktasında gösterilen performansı gerçekçi biçimde analiz etmeden iktidar rüyası gören "muhalefetin havasını" değerlendirmenin mümkün olmadığı artık net biçimde ortaya çıktı.
İstanbul'da sel olur, Başkan Bodrum'dadır. Tatilini bir günlüğüne kesip şehrine zoraki gelir, hemen çizmesini giyip fotoğraf verir ama ertesi gün kaldığı yerden tatiline devam eder.
Elazığ'da deprem olur. Başkan, taa İstanbul'dan kalkıp depremzedelerin derdi ile dertlendi zannederseniz. O, sadece enkaz önünde fotoğraf çektirir, edebi sözler eder. Birkaç saat sonra Erzurum'a vardığı ve Palandöken'de ailece kayak yaptığı ortaya çıkar.
İstanbul, günler öncesinden uyarıldığı gibi yoğun kar yağışına maruz kalır. Başkan, Sarıyer'deki bir balıkçıda İngiliz Büyükelçi ile derin siyasi konulara dalar. Talihin garip cilvesi, bu kez fotoğraf vermek istemez. O malûm kare deşifre olmasın diye bin bir girişimde bulunulur, hatta esnafa baskı bile kurulur. Fakat fotoğraf sosyal medyadan yayılınca, Başkan alelacele kravatını çıkarır, Afet Koordinasyon Merkezi'ne (AKOM) oturur ve sanki çok zahmetli mücadelenin içindeymişçesine kurgu fotoğrafı servis edilir. İstanbullu yerinden kıpırdayamazken Başkan, balıkçıdaki yemeğinden apar topar AKOM'a gidebilsin diye onun geçeceği yolların kar küreme araçları ile açılması ise ironinin zirvesidir.
İş bununla da bitmez. Başkan'ın, boyundan büyük laf etmeye meyyal belediye sözcüsü, kar esaretine isyan eden vatandaşları "trollükle" suçlar. Lakin twitter üzerinden kampanyasını, kış tatili yaptığı İsviçre'deki otelden yürüttüğü anlaşılır. Böylece, "Profesyonel trolün kim olduğu" adeta ispatlanır.
***
16 milyonun Başkanı olduğunu öne süren, güzel olacak dediği pek çok şeyi berbat eden Başkan, her şeye rağmen koruma altına alınır. "Bedeni İstanbul'da, aklı Ankara'da" oyunu oynadığı için yüzüne gözüne bulaştırdığı her iş, birilerince görmezden gelinir. İş değil laf üretme, hatta laf sokma mahareti ile taraftarlarını manipüle eden Başkan, şehremini sıfatının gereğini layıkıyla yerine getiremediğini söyleyip, hemşerilerinden samimiyetle özür dileme erdemini de gösteremez. Aksine... Belediye Başkanı olmasının hazmedilemediği senaryosunda ikinci perdeyi açar!
"İş yaptırmıyorlar" bahanesine, "mağdurum" yakınmasını eşlik ettirmesi...
İşten ziyade halkla ilişkilere ve kamuoyu yönetimine yatırım yapan siyaset üslûbu...
Yabancılarla ve bilhassa kimi holding patronlarıyla teşrik-i mesaideki yoğunluğu...
Kedine özgü istihbarat ağı kurma, sosyal medyada büyüttüğü ordusunu sevk ve idare etme iştahı...
Nereden bakarsanız bakın... Başkan Ekrem İmamoğlu, kendisine yakıştırılan "siyasi proje" tanımlamasını her an teyit ediyor. O'na umut bağlayanlar ise 'aşkın gözü kördür' misali Başkanın yetersizliklerini inkâra yöneliyor.
Ve bütün himaye edilme gayretine rağmen, milyonların gözünde Başkan, "hayal" ile "hayal kırıklığı" arasındaki sarkaçta gidip geliyor!