Bir ülkedeki muhalefetin kalibresi ile demokrasinin kalitesi arasında doğru orantı vardır. Siyasi rekabetteki yüksek seviye ise siyasi asimetri oluşmaması için gereklidir. Türkiye tecrübesi, siyasette dengenin kaybolduğu dönemlerde siyaset dışı aktörlerin hareketlendiğine dair örneklerle doludur. Bizdeki muhalefet, örneğin CHP, "siyaset yapma" adı altında, kamuoyu manipülasyonunu esas alan bir iletişim dilini tercih ediyor. Muhalefet tabii ki siyasal denetim görevini yerine getirecek, soru soracak, işin aslının peşinde koşacak. Lakin sadece bulanık iddia ortaya atmak, muhtelif duyumları gerçek gibi sunmak, algı yönetimine oynamak, kısa vadeli getirisine karşın uzun vadede kaybettiren yöntemin özetidir.
CHP'nin geniş halk kesimlerini odaklamak istediği, beklediği desteği bulamayınca bizzat o kesimleri suçladığı belli başlı dosyaları var. Bu konuların ortak yanı, Türkiye'nin yerli ve milli duruş sergilediği alanları hedef almasında düğümleniyor. İşte o nedenle CHP'nin bir doğru ile birlikte paketlediği 4 yanlışa dayalı sorgulaması, umduğu biçimde seçmen davranışını etkilemiyor.
Milli tank projesi, aşı tedarik süreci, eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın görev günlerine ilişkin söylemler, şehir hastanelerine yönelik çıkışlar, Türkiye Varlık Fonu bağlantılı spekülatif paylaşımlar...
Hakiki muhalefetin yakından ilgilenmesi gereken hususlar bağlamından koparılarak ve çarpıtılarak iktidarla mücadelenin ucuz polemik aracı haline getirildiği için sonuç üretmiyor!
***
O zaman ne mi oluyor?
CHP, "dostları ile ittifak" umudunu canlı tutmak için her türlü siyasal oportünizmi sonuna kadar kullanıyor. Örneğin ittifak bileşeni konumundaki HDP'ye, "Terörle arana mesafe koy. Sadece siyaset alanında kal" tarzı çağrıda bulunmak yerine, Kürt kökenli seçmenleri yalnızca HDP'ye zimmetlemeye kalkıyor. HDP'nin -farklı nedenlerle- ulaşabildiği 6.5 milyonluk oy potansiyelini, sanki terör örgütü PKK ile ilişkiler sürsün diye verildiği izlenimiyle eğip büküyor.
Çok daha önemlisi...
ABD'deki yönetim değişikliği sonrası Türkiye, Irak, Suriye -hatta İran- zemininde Kürt kökenli nüfus için yeni planlamalar olabileceğini düşünüyor. Belki de bu noktada azmettiriliyor. Haliyle HDP'yi yedeğinde tutarak, ABD ve çizgisindeki ülkelere, CHP'nin siyasi ve hukuki manada bölgesel Kürt politikaları yönünde adım atabileceği sinyalini göndermiş oluyor.
***
Türkiye, tarihi kırılmaların kavşağında iktidarı ve muhalefeti ile büyük bir sınamayla karşı karşıya.
Muhalefet blokunun, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı alt etmenin ötesine geçemeyen zoraki birlikteliğinin onlar bakımından sağlayacağı siyasal faydanın sınırlı kalacağı gün gibi aşikar.
İktidar blokuna gelince...
Çeşitli tavsiyeler ve üretilen senaryolara takılmak yerine "9 Mart 2003" tarihini hatırlamak yeterli. Erdoğan'ı ülkenin yönetimine taşıyan milli irade, o iradenin beklenti ve umutları, tolerans düzeyi ile ileriye yönelik tasavvuru, bugün yeni bir güncellemeyi gerektiriyor.
Erdoğan'a duyulan güven ve vefa duygusu ile ona sahip çıkma eğiliminin sürdürülebilirliği, Erdoğan'ın kadrolarının geçmiş ve gelecek ekseninde yine ve yeniden harmanlanmasını, kapsama alanının genişletilmesini zorunlu kılıyor.