AK Parti, Türkiye'yi yönetme ve milli irade temelinde dönüştürme sürecini bizzat ismiyle ve o ismin ruhu ile başardı.
"Adalet" ve "Kalkınma!"
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın önceki gün açıkladığı "İnsan Hakları Eylem Planı"nı, önümüzdeki hafta paylaşması beklenen "Ekonomi Reform Programı" ile birlikte değerlendirmek gerek. Zira bu iki eksen, AK Parti kuruluş felsefesinin özetidir de aynı zamanda.
AK Parti, daha iktidara geldiği ilk günlerde, ülkenin her alanda çözüm bekleyen konularını tek tek masaya yatırmış ve -o zamanki adıyla- "Acil Eylem Planları" hazırlamıştı. İşte o model, yıllar içinde gelişerek ve kendini yenileyerek bugünlere geldi. Yani, takvime bağlı düzenlemelerle kurumsal sorumluları tayin ederek, vatandaş odaklı icraat yapabilme hatta sürdürebilme kabiliyeti, Türkiye mucizesini yarattı.
***
Bu vesile ile bizce kritik hususun altı çizelim...
Bir ülkenin cumhurbaşkanı, "amaç, ilke ve hedefleri" ile insanı merkeze alan çerçeve doküman açıklıyor ve şahsen kendisini, kurumsal olarak hükümetini kamuoyu önünde bağlıyorsa bu çok önemli bir gelişme demektir
AK Parti'nin reformcu kimliği, reform yaparak siyasetini yenileme başarısı değişik dönemlerde hep vurgulana geldi. Reform ve AK Parti boyutunun -bilinçli olarak- çarpıtılarak, "Demek olmayan şeyler var ki onlar hayata geçirilecek!" biçiminde eleştirilmesi, haksızlık.
Gerek insan hakları gerekse ekonomi bağlamında kapsamlı belgelerle çıkış yapılmasını hakkaniyetle yorumlamak gerek. Zira bu alanlardaki eylem dizisinin ilanı, birilerinin iddia ettiği gibi adalet veya kalkınma alanında olmayanların itirafı manasına gelmiyor. Aksine, mevcutların iyileştirilmesinden, hayatın dinamizmi içinde ileriye taşınması kaçınılmaz taleplerden, milletin beklenti ve ihtiyaçlarının karşılanmasından söz ediliyor.
***
Eylem Planı'nın içeriğine odaklanmaktan ziyade, bunun bir "siyasi manivela" olarak kullanılacağı söylemine gelince...
El insaf!
İnsan hak ve onurunu önceleyen her karar ve uygulamanın hepimizin başının üstünde yeri vardır, öyle de olmalıdır. Tabii ki uygulamadaki neticeye bakarak karar verecek taraf, milletin ta kendisi olacaktır.
Bir başka ifade ile...
Millet, devleti ile barıştığı, adalet arayışının karşılık bulduğu, bütün bu sürecin de ekonomik refah artışı ile desteklendiği bir Türkiye'yi, nihai takdir yetkisi dahilinde tartacak ve tavrını belirleyecektir.
Adalete yaklaşımınız hak ve haysiyet temelli ise kadından çocuğa, mülkiyet hukukundan adil yargılanmaya kadar uzanan en geniş yelpazede somut taahhütleriniz söz konusu ise... Bu durum başlı başına toplumsal kredi açılmasını ve vaatlerin yakından izlenmesini zorunlu kılar.
Hayvanları mal değil can olarak kabul eden, cezaevindeki tutuklu ve hükümlüleri devlete emanet edilmiş bireyler olarak gören, ifade özgürlüğünün sınırlarını genişleten, vergi ve gayrimenkule ilişkin ihtilafları pratik çözüme kavuşturan her beyan değerlidir.
İnsan Hakları Tazminat Komisyonu kurulmasını zorunluluk olarak tanımlayan, tutuklama kriterleri ile gözaltı uygulamasındaki sıkıntıları gidermeyi önemseyen, devletin vatandaşına cevap verme yükümlülüğünü hızlandıran her hamle memnuniyet nedenidir.
Özetle...
Türkiye'ye empoze edilmek istenen ayrıştırıcı gündemin ilacı, "insan hakları, sivil anayasa ve dengeli kalkınma"da gizlidir.