Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak'ın Gara bölgesinde gerçekleştirdiği operasyon sonrası yapılan yorumlar, içinde bulunduğumuz durumu hem iç hem dış yönleri ile yeniden değerlendirmemizi zorunlu kıldı.
Terör örgütü PKK'nın Kandil'den sonra en güvenli alan olarak gördüğü Gara'da aldığı ağır darbe, örgüte hiçbir an, hiçbir yerde nefes aldırılmayacağının somut delili oldu.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Gel gör ki...
Eli kanlı bir terör örgütünün, masum insanları şehit etmesinin değil de neredeyse sadece TSK operasyonunun tartışma zeminine çekilmek istenmesi hakikaten düşündürücü, bir o kadar da rahatsız edici.
* 1984 yılından bu yana sivil-asker demeden katliam yapan terör örgütü PKK'nın, siyasi uzantıları başta olmak üzere bugün her yönüyle ameliyat masasına yatırılması gerekirken, Türkiye'nin bütünlüğü ve güvenliği için can pazarına korkusuzca giren askerin ve devlet karar süreçlerinin pervasızca tartışılmak istenmesi dehşet verici! Veya... Kimin ne olduğunun iyice anlaşılması adına ibretlik!
Geçen hafta Kış 2021 Tatbikatı kapsamında Kars'a gittiğimiz Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın o sözü, aklımızın bir köşesinde:
"Vur deyince vuracak, dur deyince duracak ordu!"
Bu güzide vatanın bekası, vatandaşlarının huzuru işte o cümlenin anlamında gizli
Milletinin, doğal olarak milletten yetki alan Başkomutan Cumhurbaşkanının emrindeki ordu yapısıdır ki Irak'ta, Suriye'de, Libya'da, Karabağ'da, Doğu Akdeniz'de hak ve menfaatlerini koruyan Türkiye gerçeğini tüm dünyaya gösterdi.
Unutmayalım, bir dönem Türk ordusunun genetiğine işlemiş malum zihniyet kodları AK Parti döneminde değişmeseydi, CHP'nin beklediği gibi siyasete posta koyan, tehdit algısını sadece kendi sınırlarından başlatan, enerjisini içeride tüketen, asıl vazifesini icra edemeyen TSK manzarası ile karşılaşırdık. Allah muhafaza işte o zaman memleketin geleceğinden endişe duymak için yeterli nedenlerle yüzleşmek zorunda kalırdık.
Bölgemizde tarih yeniden yazılırken, coğrafyamızın ayarları ile oynanırken Türkiye'nin en büyük şansı milli ordusunun, devlet başkanı ile uyumlu biçimde stratejik rolünü gereği gibi yerine getirebilmesidir. Bu tabloya eşlik eden milli istihbarat kapasitesi ile teknik ve operasyonel kabiliyetin de altını çizmek durumundayız.
Özetle...
Türkiye, bir asır önceki haritalarda kaybettiği ulusal çıkarlarına erişmenin arifesinde iken her Türk vatandaşının uyanık, sabırlı, soğukkanlı olması, siyasetçilerin ise terörle mücadele ve güvenlik konularını polemik malzemesi yapmaktan kaçınması gereklidir!
Gururlandıran üç savunma projesi
Türkiye'nin küresel dengeleri etkileyen bölgesel güç olmasını pekiştiren en büyük avantajı, yerli ve milli savunma sanayiinde kat ettiği mesafeyle doğrudan bağlantılı. Bir ara Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun da dediği gibi Türkiye, yeri geldiğinde oyun kurucudur, yeri geldiğinde kendisine karşı kurulan oyunları bozacak kudrettedir.
Bu tezi teyit edecek şekilde bu sıralar savunma sektöründe üç gelişme öne çıkıyor:
1- Taktik İnsansız Hava Aracı AKINCI envantere giriyor ve yüksek yetenekleri ile yeni nesil savaş konseptine damga vurmaya hazırlanıyor. Yani Selçuk Bayraktar, devlet üstün hizmet madalyasını fazlasıyla hak ediyor.
2- TCG Anadolu Amfibi Hücum Gemisi. İçindeki havuzda taşınan çıkarma gemilerinin yanında İHA'ların inip kalkabileceği pisti ve helikopter konuşlandırılması ile eşsiz bir örnek.
3- SİPER uzun menzilli füze savunma sistemi. Bir bakıma Türkiye'nin kendi S-400 teknolojisine sahip olması...