Bir süredir, Türk siyasetine ve Türkiye ekonomisinin perspektifine bakanlar Avrupa Birliği ile yeni ABD yönetimi üzerinden senaryolar yazıyorlar. Hatta "kusursuz fırtına" misali, karamsarlığı da aşan yorumlar yapıyorlar. Kendilerini inandırdıkları bu varsayımlar üzerinden erken seçime kadar varan kurguların peşinde koşuyorlar. Bilhassa "Transatlantik ittifakı" bağlamında güncellenecek ilişki formatının Türkiye açısından "ikili sıkıştırma" yaratacağını iddia ediyorlar.
Görünür gelecek...
Pek çok açıdan riskleri ve fırsatları bünyesinde barındırıyor. Belirsizlik süreçlerinde, günlük tartışma ve dedikodulara kapılmadan hep ileriye bakmak gerekiyor. Neden? Çünkü böyle anlarda "Türk devlet aklı" ve "Türk milletinin feraseti" ön plana çıkıyor da ondan.
Devlet aklı demişken...
Daha bugünden, 20 Ocak 2021'de ABD Başkanlığı'nı üstlenecek olan Biden ve ekibi ile temasa geçildiğini düşünmek şaşırtıcı olmayacaktır. Biden'ın, Türkiye dosyasını yeniden ele alırken izleyeceği yolun Ankara'dan geçmesi de kuvvetle muhtemeldir. Yani yeni başkanın, 2021'de ziyaret edeceği ilk 5 ülke içinde Türkiye'nin olması veya öncelikli görüşülecek liderler arasında Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a davette bulunması sürpriz sayılmayacaktır. Ki bunun altyapısı da yavaş yavaş hazırlanmaktadır.
***
AB'ye gelince...
Almanya ile özellikli görüşme döneminin başlamasını önemsemek durumundayız. Almanya'nın kolaylaştırıcı rolü, "yaptırım mı, ortak çalışma mı?" ikilemindeki bazı Avrupa başkentlerini yeniden düşünmeye zorlayabilir.
Nedeni de gayet açık. Dışişleri Bakanlığı'ndaki çalışmalar, AB Başkanlığı'nda şekillenen ajandalar bize gösteriyor ki...
1- Yunanistan'la istikşafi (keşif amaçlı) görüşmeler başlayabilir.
2- Türkiye ile AB arasında 18 Mart 2016'da akdedilen mutabakat canlandırılabilir.
3- Doğu Akdeniz'de hidrokarbon kaynaklarının adil paylaşımı için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önerdiği uluslararası konferans toplanabilir.
4- Pandemi krizinden çıkarılan derslerle Türkiye'nin üretim, tedarik ve lojistik gücü gözetilerek, AB tarafında Gümrük Birliği'nin ileri versiyonuna yönelmesi yeniden ihtiyaç haline gelebilir.
5- Kıbrıs'ta BM gözetiminde, yeni ve yenilikçi müzakereler için zemin oluşturulabilir.
***
Eldeki veriler...
AB sahasında Türkiye ile gerilim değil, işbirliği isteyen ülkelerin ağır bastığını teyit ediyor. Bu noktada Fransa'nın ayrı bir başlık haline gelmesi ve Ankara ile Paris'in belirlenmiş özel gündem üzerinden birebir görüşmesi de olasılık dahilinde...
Diyeceğim o ki...
"Ne kabus senaryosu ne de pembe tablo..."
Önümüzde, Türkiye'nin liderliği, iç uyumu, istikrarı ve stratejik ağırlığı ile yöneteceği zorlu günler söz konusu. Tam da bu nedenle Türkiye'ye rağmen arayışta olanlar bakımından kullanılan "5. Kol Faaliyeti" tanımındaki her türlü dışsal arka planın bugünden itibaren daha çok konuşulacağını bilmek lazım. Zira içerideki konjonktürel güçlükleri, dışarı ile çalışarak fırsata çevirmeye çalışanların günün sonunda neye hizmet ettiğini milletin bilmeye hakkı var!