TBMM'nin yeni yasama yılına başlaması vesilesi ile Cumhurbaşkanı'nın yaptığı konuşmaları, bir tür "Devlet Manifestosu" olarak görmek gerekir.
Satır arasındaki mesajlarda, güncel meselelere yaklaşımın ipuçları bulunabileceği gibi orta ve uzun vadeye dair perspektifi görmek de mümkündür.
Türkiye, dünyanın en kritik coğrafyasında, son yüzyılın en büyük dönüşümlerinden birinin yaşandığı tarihi bir geçiş dönemini yönetme sınavı ile karşı karşıyadır!
Küresel güçlerin bölgemizde yarattığı "stratejik boşluğun" kimler tarafından ve nasıl doldurulacağı gelecek yüzyılın belirleyici faktörü olacaktır...
Balkanlardan Kafkaslara, Kuzey Afrika'dan Doğu Akdeniz'e kadar uzanan sahada Türkiye'nin yaşamsal haklarını, ilgi ve çıkarlarını doğrudan etkileyen, aynı zamanda "vekalet savaşları" ile de şekillendirilen hayati gelişmeler söz konusu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, yakın zamanda hatırlattığı üzere Türkiye Cumhuriyeti'nin, bekasını tehdit eden olaylara kayıtsız kalmasını bekleyenler ne Suriye ve Libya'da barış düzeni tesis edildiğini görebilecekler ne de Türk donanması bayrak göstermese Akdeniz'deki enerji kaynaklarının adil paylaşımına tanıklık edecekler!
***
Çağımızın dinamikleri, yeni dünya düzeninde taşlar yerli yerine oturuncaya kadar ülkelerin "kendi kendine yeterliliklerini" zorunlu kılmakla kalmıyor, milletlerin kaderinin de büyük sınamalar karşısındaki duruşlarıyla tayin edileceğini gösteriyor.***
Tarih okuması yapanlar, Türkiye'nin özgüvenle hareket edebildiği sınırlı yıllarda neler başardığını gayet iyi hatırlamaktadır. Tarihin stratejik derinliğinde ise toplumsal ortak paydası kaybettirilen talihsiz Türkiye fotoğrafı yer almaktadır. Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın işaret ettiği gibi Türkiye; demokrasi, eğitim, adalet ve ekonomide yıllarca darbelerin, vesayetçi zihniyetin, bürokratik oligarşinin ağır bedellerine katlanmış ve bu aziz millet düşük hizmet standartlarına mahkûm bırakılmıştır.