Birleşik Krallık eski Ankara Büyükelçisi Richard Moore'un, MI6 olarak bilinen İngiliz Dış İstihbarat Servisi'nin başkanlığına getirildiğini okuduğumda bundan 4 yıl öncesine, yani 15 Temmuz hain darbe girişiminin hemen sonrasına gittim...
Moore değişik bir diplomattı. Türkçe konuşuyor, çok sıcak ilişkiler kuruyor, Beşiktaş taraftarlığı görüntüsüyle geniş kitlelere ulaşabiliyordu. Haliyle İngiliz Dışişleri Bakanlığı da diğer ülkelerdeki büyükelçilerine Moore'u örnek gösteriyor, bilhassa sosyal medya kullanımı konusunda ders almalarını istiyordu.
Büyükelçi Moore, 15 Temmuz 2016 gecesi aldığı inisiyatifle Londra'nın, pek çok Avrupa başkentinden farklı tavır takınmasını teşvik etmişti. O günlerden hatırladıklarım, İngilizlerin darbe girişiminden haberdar olma zamanlaması ve pozisyonlarını netleştirmesiyle ilgili...
Bugün hâlâ AB'nin önde gelen üyeleri ve bilhassa Yunanistan FETÖ'cülere kucak açar, hatta Türkiye karşıtı faaliyetler için kullanırken nasıl olmuştu da İngiltere, genel ortalamadan ayrışabilmişti?
Hafızamdaki notlar, Birleşik Krallık Büyükelçisi ve diğer İngiliz diplomatların 15 Temmuz gece yarısından itibaren AK Partili isimlere, bakanlara direkt ulaşma çabasına dair. En azından, sonradan yaptıkları paylaşımda bu gayretlerini hep vurgulama gereği hissettiler. Bu nedenledir ki Birleşik Krallık'ın (o dönem) Avrupa ve Amerika'dan Sorumlu Bakanı Alan Duncan, darbe girişiminin sıcaklığı içinde Ankara'ya gelerek dayanışma mesajı vermişti. Avrupa'dan gelen ilk ve neredeyse tek yetkili isim de o idi.
Anlaşılan o ki İngilizler, uzun yıllar önce FETÖ'yü özel bir başlık altında dosyalamış ve epeyce bilgi biriktirmişti. Gerçi, İngiltere tarafı konuya hep "Gülen Hareketi" kavramı ile yaklaşmayı tercih etti. Aralarında FETÖ'nün finansörü konumundaki Akın İpek'in de bulunduğu bir elin parmakları kadar ismin İngiltere'den iadesi konusunda isteksiz davrandı. İngiliz yasalarındaki terör örgütü tanımı ile FETÖ'nün örtüşmediğini vurgulaya geldi.
Lakin darbe girişimi ile FETÖ arasındaki (onlara göre Gülenist Hareket!) açık bağı hiç inkar etmediler. FETÖ'nün, Türkiye'deki devlet kurumlarına ciddi bir şekilde sızdığını kabul ettiler. Buna karşın, darbedeki "üst akıl" boyutunu, "komplo teorisi" sınırlarında yorumladılar. Yine de "Komplo teorileri gerçek değil demek, komplolar kurulmuyor demek değil. Türkiye'de yaşanan olayda da belli seviyede komplo var ki darbe gerçekleştirilmeye çalışıldı" değerlendirmesinden de geri durmadılar.
FETÖ yöneticisi Gülen Pensilvanya'da himaye edildiği için darbeden ABD'nin haberi olduğu, hatta darbenin ABD tarafından desteklendiği yönünde Türkiye'deki hakim kanaate rağmen, İngilizler, nedense ABD'yi işaret etmekten kaçındılar!
Ergenekon, Balyoz süreçlerinden hareketle FETÖ'nün, 15 Temmuz darbe girişiminin tam göbeğinde yer aldığını belirtmekle birlikte, ilginç bir yaklaşım daha sergilediler. Ve şu mealdeki değerlendirmeleriyle dikkati çektiler:
"FETÖ, (onların ifadesiyle Gülen) darbe girişiminin önemli bir unsuru. Ama biz (Birleşik Krallık) başka unsurlar da olabileceğini değerlendiriyoruz fakat bunlar nedir, kimdir bilmiyoruz!"
MI6 Başkanı Moore, FETÖ darbe tezgahına 2020 şartlarında, bunca yargılama, delil ve bilgi ışığında nasıl bakıyordur acaba?